27 Eylül 2017 Çarşamba

Unutmayın Siz Her Şeyi Başarabilirsiniz...


Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğlunun öyküsüdür.

Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını ister hocası. Çocuk, bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazar. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlatır. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizer.

Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterir. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesidir. İki gün sonra ödevi geri aldığında, kâğıdın üzerine kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir sıfır ve "Dersten sonra beni gör" uyarısını görür. "Neden sıfır aldım ?" diye merakla sorar hocasına. "Bu ödev, senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal" der hocası. "Paran yok. Gezgin bir aileden geliyorsun. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da almalısın. Bunu başarman imkânsız" der ve ekler : "Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm."

Çocuk evine döner. Uzun uzun düşünür. Babasına danışır. "Bak oğlum," der babası, "bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu, senin için oldukça önemli bir seçim." Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürür hocasına. "Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin ..." der, "ben de hayallerimi."

O orta iki öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev ise şöminenin üzerinde asılı…


Kimsenin hayallerinizi çalmasına, küçümsemesine ya da ertelemesine izin vermeyin. Ne durumda olursanız olun, KALBİNİZİN SESİNİ DİNLEYİN ve HAYALLERİNİZİN PEŞİNİ ASLA BIRAKMAYIN…!!!

26 Eylül 2017 Salı

Günaydın Meslektaşım Ne Güzel Bir Gün Değil Mi?



Günaydın meslektaşım ne güzel bir dün değil mi? Kahvaltıdan önce biraz daha… Neyse konumuz o değil :) (Bknz. Şebnem Ferah)

Dün KDV beyannamelerinin son günüydü. Bugün sabaha Kdv beyannameleri ile diğer işlerini bitirmiş ve kdv beyannamesinin ekinde istenen belge sayıları ertelenmiş olarak uyanmış meslektaşlarım için gerçekten güzel bir gün(!) Fakat benim günaydın derken kastettiğim şey gününüzün güzel geçmesinden çok bazılarına vermek istediğim; “Hayırdır aklınız başınıza yeni mi geldi” mesajıdır.

Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce ve devamında 660 sayılı KHK kararname ile (kısaca) Kamu Gözetim Kurumu’nun kurulması ve de son olarak 2012 yılının son ayında çıkarılan Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin ardından Bağımsız Denetimde genç meslektaşlar aleyhine yapılan uygulamaların yanlışlığını ısrarla ve her yerde (parmağına bir parmak bal sürülünce kendinden başka herkesi unutanlara inat) anlatmaya çalıştım. Çünkü bu uygulama bana göre zaten var olan mesleki bölünmüşlükleri artıracak ve özellikle genç meslektaşlarımız üzerinde ciddi bir haksız rekabet yaratacaktı.

Biliyorsunuz 3568 sayılı meslek yasamızda açık açık denetim yapabileceğimiz yazmasına rağmen yeni bir lisanslama sistemi getirilmiş ve geçiş aşamasında da 15 yıldan fazla kıdemi olanların gayet kolay bir şekilde bağımsız denetçi olması sağlanmıştı. 15 yıl kıdemi olmayan genç meslektaşlarımız ise bir dolu prosedür ve sınav ile uğraştırılmak zorunda bırakılmış idi. Yaşanan bu haksızlığa meslek camiası olarak top yekûn karşı çıkmamız gerekirken maalesef kıdemi yetenler (daha doğrusu kıdemi yetenlerin içindeki çoğunluk) bu kapsamda bir karşı duruş gösterip meslek yasamızdaki hakkımızı aramak yerine genç meslektaşlarını hiçe sayarak koşa koşa paralarını verip belgelerini almaya gittiler. Onlara bir kez daha Cengiz Kurtoğlu’ndan “Ne güzel de duruyor belgen duvarda” isimli şarkıyı armağan ediyorum. Çünkü bağımsız denetçilik belgesini alanların bir çoğu bu belgelerini kullanamadığı gibi şimdi de yine ücretli olan lisans yenileme eğitimlerine katılmak zorunda kalacaklar.

Bu uygulamanın yanlışlığını ifade ettiğimizde Yeminli Mali Müşavirler alıyor ne yapalım biz almayalım mı meydanı onlara mı bırakalım demişlerdi. Sen meslek yasana sahip çıkıp, tüm meslek camiası olarak hakkını aradığında meydanı Yeminli Mali Müşavirlere bırakmış olmazsın, aksine meydanda aslanlar gibi durduğun izlenimini verirsin. (Merak edenlerin H. Burak GEMALMAZ’ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde MÜLKİYET HAKKI isimli kitabının 352. Sayfasında yer alan Hollanda’lı Var Marle davasını incelemesini öneriyorum. Belki mesleki mücadele ve yaklaşımlarınızda sizlere biraz faydası dokunur.) Şimdi meydanı Yeminli Mali Müşavirlere bırakmadınız da ne oldu? Mesleki bölünmüşlükte zirve yaşattınız böyle iyi mi oldu yani? Aldığınız belgeleri kullanabilseniz hadi bir nebze anlayış göstereceğim ama o da olmadı, dereyi görmeden paçaları sıvadınız ve bir sürü insanın sebeplendiği o dereyi kirlettiniz. Mutlu musunuz?

Gelelim 2017 yılına…

03 Ağustos 2017 tarihinde Bilirkişilik Yönetmeliği yayımlandı. Bu yönetmeliğe göre bilirkişi olabilmek için 5 yıllık mesleki kıdeminiz olması gerekiyor. Yani kısacası döndük 2012 yılına. 3568 sayılı meslek yasamızda tıpkı denetçi olabileceğimiz gibi bilirkişilik yapabileceğimiz de yazmakta. 2012 yılında sırf kıdemleri yettiği için koşa koşa bağımsız denetçilik belgesini almaya gidenler şimdi kalkmışlar bilirkişilik için istenen 5 yıllık kıdemi eleştiriyorlar. Bu meslektaşlarımıza GÜNAYDIN demek istiyorum.

Yalnız bu eleştirilerini de ne hikmetse Bilirkişilik Eğitimi verecek kurum ve kuruluşlar açıklandıktan sonra yapıyorlar. Aslına bakarsanız daha doğrusu bilirkişi eğitimi verecek kurum ve kuruluşların bu eğitimler için istediği ücretleri gördükten sonra bu eleştirilerini getiriyorlar. Bilirkişilik yönetmeliği 03 Ağustos’ta yayımlandı. Eğitim izni alan kuruluşlar ve onların alacağı ücretler ise geçtiğimiz hafta ufak ufak belli olmaya başladı. Meslek yasamıza sahip çıktığını iddia eden bu arkadaşlarımız neden 03 Ağustos’tan sonra bu tepkilerini dile getirmediler de; ücretler belli olduktan sonra serzenişte bulunmaya başladılar. Neden olacak 2012 ve devamında bir dolu para vererek aldıkları bağımsız denetçilik belgesi hiçbir işlerine yaramadı da ondan. Şimdi yine çok da fazla getirisi olmadığını düşündükleri bilirkişilik için para vermek istemiyorlar. Yani sütten ağızları yandığı için yoğurdu üfleyerek yiyorlar. Acaba eğitimler ücretsiz olsaydı bu arkadaşların akıllarına meslek yasamız falan gelir miydi?

2012 yılı ve devamında meslek yasamızı savunmak aklına bile gelmeyenlerin ve koşa koşa parasını verip bağımsız denetçilik belgesini almaya gidenlerin; bugün bilirkişilik yönetmeliğini eleştirmeleri, zaten meslek yasamızda bilirkişilik yapabileceğimiz yazıyor, böyle bir dayatmaya karşıyız, meslektaşlarımızın buna para vermesine karşıyız türünden söylemleri inanın hiç samimi gelmiyor.  

Gelelim olayın Türmob ve Odalar kısmına…

Türmob ve bağlı odaları bilirkişilik yönetmeliğine göre bilirkişi eğitimi verebilecek kurumlar arasında sayılmış. Biliyorsunuz nispi aidatlar artık yasal olarak kalktı. Güya Türmob konu ile ilgili yeni bir yasal düzenleme yapılması için çalışacakmış ama bu bana göre pek mümkün görünmüyor. Haliyle odalar ve Türmob kendilerine üyelerinin verdiği aidatlar haricinde gelir kaynakları yaratmak zorundalar. Bilirkişilik eğitim izni alan Sakarya Üniversitesi eğitim bedelini 1.200-TL olarak belirlemiş. Nispi aidatların kaldırılmasından dolayı zor durumda olduklarını iddia eden odalar ve Türmob önlerine gelen bu fırsatı kaçırmayacak ve meslek yasamızdaki haklarımızı korumak yerine ellerini ovuşturarak kasalarına koyacakları paraları hesap edeceklerdir diye düşünüyorum. Haliyle 2012 yılı ve devamında koşa koşa belge almaya gidip, bu gün bilirkişi eğitim ücretlerini duyunca eylem çağrısı yapan meslektaşlarımız maalesef bu sefer türmob ve odaları yanlarında bulamayacaklardır.

Haliyle 2012 yılında kıdemi yetenlerle, dönemin yöneticileri (ki yöneticilerinde hemen hemen hepsinin zaten kıdem sorunu yoktu) nasıl ki el birliği ile meslek yasamızı savunmamış ve kendi menfaatlerini ya da belirli bir zümrenin menfaatlerini mesleğimizin genelinin menfaatlerinden önde görmüşler ise bugün de yine mevcut yöneticilerimiz sırf odalara gelir yaratmak adına meslek yasamızı ve var olan haklarımızı savunmayıp kendi menfaatlerinin peşinden koşacaklardır.

Değerli meslektaşlarım yöneticilerimizin önderliğinde tüm meslek camiası olarak ayrım gözetmeksizin bir bütün halinde hareket etmez isek hiçbir şeyi başaramayız. Zamanında yapılanlara göz yummak bir zümreye bir şey kazandırdığını zannettirmiş olabilir ya da bugün odaların paralı eğitim vermesi onlara maddi olarak kazanç sağlayabilir ama başta meslek yasamızdan gelenler olmak üzere haklarımızı savunmamak emin olun hem mesleğimize ve hem de genç yaşlı ayrımı yapmadan bütün meslektaşlarımıza yapılmış en büyük ihanettir.

Hepinizi kişisel menfaatlerinizden sıyrılıp meslek odaklı faaliyetler ve eylemlerde bulunmaya davet ediyorum.

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

Not: Daha önce bağımsız denetim ile ilgili yapılmış olan uygulamaları eleştirdiğim yazıları aşağıya paylaşıyorum. İlgi duyanlar inceleyebilirler.












http://muhasebeselhavadisler.blogspot.com.tr/2013/03/genc-meslektas-nasil-kaygi-yasamasin.html

6 Eylül 2017 Çarşamba

Taşeronlarda İşe Başlama



Soru:
Merhabalar. Mükellefimiz limited şirket, alt taşeron olarak bir is alacak yarin ana firma ile sözleşme imzalayacaklar. Bu isler nasıl olur, ne yapmamız gerekiyor? Mükellefi nasıl bilgilendirmeliyiz yardımcı olursanız sevinirim konu hakkında pek bilgim yok? 

Cevap: Öncelikle en çok dikkat etmeniz gereken konu işe başladığınız gün çalıştırdığınız işçilerin işe giriş bildirgelerini vermeniz. Biliyorsunuz ilk defa dosya açtıran işverenlerin çalıştıracakları işçileri bildirmek için işe başladıkları tarihten itibaren bir aylık süreleri var. Fakat bu süre taşeron olarak başlanılan işlerde yok. O yüzden işe başladığınızı beyan ettiğiniz tarihte mutlaka işçi girişlerini yapmanız lazım.

Taşeron olarak çalışmaya başladığınızı SGK'na bildirirken işyeri bildirgesi yerine taşeron olarak işe başladığınızı belirten bir dilekçe ile başvuruyorsunuz. (Dilekçenin örneğini yazının devamına ekledim oradan alabilirsiniz.) Diğer işlerde işyeri bildirgesine hangi evrakları ekliyorsanız taşeron olarak çalışacağınız bu iş yeri bildiriminde de aynı evrakları veriyorsunuz bir fark yok. (12/05/2010 tarihli resmi gazetede yayımlanmış Sos.Güv. İşlemleri Yönetmeliğinin 29. maddesinde verilmesi gereken evraklar sayılmıştır) Her zaman verdiğiniz evraklara ilave olarak taşeron sözleşmesinin bir örneği ile tutulmuşsa yer teslim tutanağını da eklemeniz gerekir. Ayrıca bazı SGM'leri ana firmadan işe başlanıldığının beyan edildiği bir dilekçe isteyebiliyorlar. 

Evraklarınızı hazırlayıp SGK'na müracaat ettiğinizde size ana firmanın sosyal güvenlik numarasına ilave olan 3 haneli bir taşeron numarası verecekler. (4.4120.01.01.xxxx.06.23 - 005 gibi) Taşeron numarasını aldıktan sonra hemen e bildirge şifresi için müracaatta bulunmanız ve şifreyi alıp hemen o gün işe giriş bildirgesini vermeniz gerekiyor. Tekrar söylüyorum 1 aylık süreniz yok. 

Ayrıca bir başka önemli hatırlatmada şu; SGK'na işe başlama için taşeron dilekçesi verirken çalıştırmaya başlanılacak işçi sayısını da yazıyorsunuz. 50 işçi çalıştırmaya başlıyor olsanız bile mutlaka çalıştırılacak işçi sayısına 1 (Bir) yazın. Çünkü oldu ya işe başlama dilekçesini verdiniz ve çeşitli sebeplerle e bildirge şifresini alamadınız yada şifreyi aldınız ama yine çeşitli sebepler ile işe giriş bildirgelerini aynı gün veremediniz; işte bu durumda eğer işe giriş bildirgesini veremezseniz 50 işçi yazarsanız 50 işçi için idari para cezasına maruz kalırsınız. 1 işçi yazarsanız ve yapamazsanız 1 işçi için idari para cezasına maruz kalırsınız. Çalıştırmaya başlanacak işçi sayısına 1 kişi yazdınız diye o gün başka birini sigortalı yapamazsınız diye bir kural yok. Siz 1 kişi yazın şifrenizi alıp işleminizi sorunsuz bir şekilde halledince daha sonra çalıştırmaya başlayacağınız diğer 49 işçinin girişini de o gün yapabilirsiniz.

SGK ile ilgili bildirimler bu kadar bir de İSG uzmanı ve işyeri hekimi ile sözleşme imzalama ve e-devlet üzerinden sözleşme tamamlama süreci var onu ana firma ile koordineli bir şekilde halledebilirsiniz. E bildirge başvurusunda yetkili olarak belirlenen kişinin e devlet şifresi ile internet üzerinden ilgili İSG uzmanı ve işyeri hekimi atamalarını yapabiliyorsunuz.

Bir diğer konu çalıştırdığınız işçilere ait stopaj ödemelerinin nereye yapılacağı hususu. Çalıştırdığınız işçilere ait stopaj ödemelerini yani muhtasar beyannamesini ister işin olduğu yerdeki vergi dairesine isterseniz de merkezinizin bağlı bulunduğu vergi dairesine yapabilirsiniz. Benim tavsiyem merkezinizin bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirmeniz şeklinde olacaktır. Merkezinizin bağlı bulunduğu vergi dairesine şu şu adreste işe başladığımızdan çalıştırdığımız işçilere ait g.stopaj ödemelerimizi dairenize yapmak istiyoruz şeklinde bir dilekçe ile ekine ana firma ile imzaladığınız taşeron sözleşmesini de ekleyerek bildiriyorsunuz. Sözleşmede bedel var ise damga vergisini ödemeyi unutmayın. Vergi dairesine işe başladığınızı bildirmek için 1 ay, eğer sürekli damga vergisi mükellefi değilseniz damga vergisi beyannamesini beyan edip tahakkuk eden damga vergisini ödemek için sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 15 gün süreniz var.

Ayrıca işin birden fazla yıla sirayet etmesi durumunda keseceğiniz faturalarda % 3 oranında stopaj kesintisi yapacaksınız, bunun yanında yaptığınız iş KDV tevkifatı yapılmasını gerektiriyorsa bu duruma da ayrıca dikkat etmeniz gerekir.

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

İlginizi çekebilecek konuyla ilişkili başka bir yazıda aşağıdaki linkte; http://muhasebeselhavadisler.blogspot.com.tr/2017/06/insaat-dosyalarnn-sube-tescili-yaplmal-m.html





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...