The War of the Worlds (Dünyaların Savaşı) İngiliz bilimkurgu yazarı H. G. Wells‘in 1898 tarihli romanıdır. Marslıların gezegenimizi istila etmelerini konu edinen roman, 1938’de Orson Welles tarafından radyoya uyarlanmış, oyun gerçek sanılınca halk büyük panik yaşamıştır. Roman beyazperdeye ilk kez 1953 yılında yansır. 2005 tarihli ikinci uyarlama ise romanın modern bir versiyonu olarak görülebilir. Bu kez yönetmen koltuğunda uzaylılarla arası iyi olan usta bir isim, Steven Spielberg vardır.
Tom Cruise filmde karşımıza, eşinden ayrı yaşayan iki çocuk babası Ray Ferrier olarak çıkar. Çocuklarını hafta sonunda yanına alan Ray, hayal dahi edemeyeceği bir kabusun ortasında kalır. Dünya, uzaylıların istilası altındadır. Kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk ayrımı gözetmeksizin saldıran üç ayaklı savaş makineleri (tripodlar) insanoğlunun kökünü kazımaya kararlı görünmektedir. Ray bu andan itibaren kendi canından çok, küçük kızı ve kendisine baba bile demeyen oğlunun hayatı için mücadele edecektir. Elbette bu hiç de kolay olmayacaktır.
Bilmem bu filmi izlediniz mi? Nedense şu an camiamızın yaşadığı gerginliği düşününce bu film aklıma geldi. Sanki bizler de adeta Maliye Bakanlığı tarafından istila edilmiş gibi değil miyiz?
Maliye Bakanlığı'nın sanal savaş makineleri (yapay zeka) kadın, erkek, yaşlı, genç ayrımı gözetmeksizin mali müşavirlerin kökünü kazımaya kararlı görünüyor. Tek derdi adam gibi hizmet vermek olan mali müşavirler bu robotların saldırısından korunmak için ne yapacağını şaşırmış durumdalar.
Filmde aklımdan çıkmayan gerilim dolu bir sahne var şu an yaşadığımızı ona benzetiyorum. Babayla küçük kızı evin mahzenine saklanmış tripodlar yılan gibi uzayarak her yere girip canlıları bulmaya çalışıyorlar. Babayla küçük kızı adeta nefes almadan, korkuyla saklanıyorlar, makineler tam geri giderken ufak bir çıt sesi geliyor ve hızlı bir şekilde geri dönüyor o yılanımsı makine. Korku dolu anlar biraz daha devam ediyor...
40 binden fazla mükellefe gönderilen yazılar, geçmişe dönük yapay zeka taramalarında ortaya çıkması muhtemel hatalar ve 5 yıl boyunca sürecek buna benzer gerilim dolu bekleyişler. Tam işlerini bitirmişken yılanımsı makinenin gönderdiği özel esaslar vb. yazılar. Korku dolu anlar biraz daha devam ediyor.
Enflasyon düzeltmesini doğru yapmamışsanız başınızda sallanan ceza tehdidi. Bu yılanımsı makine acaba yanlış bir şey yaptıysam bunu da fark eder mi? Filmdeki gibi çıt çıkarmadan sessizce beklersem acaba bizi görmeyebilir mi?
Daha önce maliyenin bu uygulamalarını doğal seçilime benzetmiştim. Doğal seçilime kısaca canlıların kendi becerileriyle hayatta kalması diyebiliriz. Örneğin ağaç yapraklarına daha uzun boyunlu zürafaların ulaşması ve böylece uzun boyunlu zürafaların üreyip genlerini bir sonraki nesle aktarması gibi. İşte Maliye Bakanlığı'da kota uygulaması yerine bu gibi uygulamalarını artırarak doğal seçilim yoluyla aslında örtülü bir kota uygulaması yapmış oluyor. Kısaca, bu uygulamalardan sonra ve bu uygulamalara rağmen savaş makinelerinden kaçmayı başarabilenler yani adeta hayatta kalabilenler bu işi yapmaya devam edecekler.
Bütün bu yaşananlara rağmen hala üç kuruşa iş yapmaya devam eden mazoşistler de engellenmeyi başarılabilirse orta uzun vadede işini düzgün yapmaya çalışan meslektaşlarımız için daha güzel günler görebileceğimizi söyleyebilirim. Yani mesleğimiz sadece Maliye Bakanlığı'nın savaş makineleri tarafından istila edilmiş değil, aynı zamanda içimizdeki mazoşist zombiler tarafından da kuşatılmış durumdayız. Bir tarafta makinelerin korkusundan çıtını bile çıkarmadan saklanırken öbür tarafta zombi saldırıları ile uğraşıyoruz. Eğer çözüm bulunmazsa camianın tamamı zombileşecek.
Filmin sonunda baba ve kızı kurtuluyordu. Acaba bizde kurtulabilecek miyiz? Daha önce defalarca kez çözüme yönelik önerilerimi yazdığım için cevabı sizlere bırakıyorum.
Şimdi sessizce çıtınızı bile çıkarmadan korkuyla ve kurumlar vergisi süresi acaba uzayacak mı diye merakla bekleyerek çalışmaya devam edin. Belki biri sizi kurtarır...