22 Şubat 2016 Pazartesi

İşten Ayrılış Bildirgesinde 10 Günlük Sürenin Hesabı



Soru :
Bugün 22.02.2016; 12.02.2016 tarihine çıkış yapmamızın bir sakıncası var mıdır? İşten ayrılış bildirgesi verirken 10 günlük sürenin hesabı nasıl olmalıdır?

Cevap : 12.02.2016 tarihli çıkışı bugün yapmanızda bir sakınca yoktur. 10 günlük süreyi saymaya çıkış tarihini takip eden günden başlamalısınız. Yani 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22 = 10. gün bu gün olduğu için çıkış yapmanızda bir sakınca bulunmamaktadır.

Söz konusu durumla ilgili SGK Tebliğinin ilgili bölümünü aşağıya kopyalıyorum.

"5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olanların sigortalılıkları hizmet akdinin sona erdiği tarihte biter. Bu tarih, işverenler tarafından örneği Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği ekinde yer alan sigortalı işten ayrılış bildirgesi ile sigortalılığın SONA ERMESİNİ TAKİP EDEN on gün içinde e-Sigorta ile Kuruma bildirilir."

Takip eden gün demek 12.02.2016'da çıkmışsa; 13.02.2016 demektir. 10 günlük süreyi saymaya buradan başlayacaksınız. Ayrıca 10 günlük sürenin son günü tatil gününe denk gelmişse, bildirgeyi ilk iş günü vermenizde de bir sakınca bulunmamaktadır.

Ayrıca 2013/11 sayılı Genelgenin 42. sayfasından başlayarak konuyu inceleyebilirsiniz.

Söz konusu genelgeden bir örnek paylaşıyorum. Belki biraz daha açıklayıcı olur.

Örnek- Sigortalı, 26/1/2010 tarihinde işten ayrılmış olup bu sigortalının işten ayrılış bildirgesinin işten ayrıldığı tarihi takip eden 27/1/2010 tarihinden itibaren 5/2/2010 tarihine kadar e-sigorta yoluyla Kuruma bildirilmesi gerekmektedir.

Sanırım genelgede yer alan bu örnekten sonra daha da açıklayıcı olmuştur.

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

2 Şubat 2016 Salı

Mazoşist Miyiz Ulan Biz...!!!



Gelir idaresi başkanlığı tarafından 1.000 meslek mensubu (SM, SMMM ve YMM) ile yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak gerçekleştirilen Meslek Mensubu Memnuniyet Anketinde memnun olanların oranı % 74,72 olarak tespit edilmiştir. Şimdi soruyorum; kimdir bu 1.000 meslek mensubu? Mazoşist miyiz ulan biz... :))

Mazoşist : Kendini aşağılatan, acı çekmekten zevk alan, kendisine eziyet edilmesinden, ruhsal ya da fiziksel acı verilmesinden hoşlanan kimselere mazoist denir. Ancak dilimize mazoşist olarak yerleşmiştir.


Mazoşist Tavşan

1 Şubat 2016 Pazartesi

Öğretilmiş Çaresizlik Mali Müşavirlerin Kaderi Mi..?



Nasıl oluyor da 15 tonluk fil, bu zinciri kırıp kaçmıyor? Kaçmıyor, çünkü fil daha çok küçükken kaçmamayı öğrenir. Kalın bir iple bağlanır, tüm çabalarına rağmen kaçamaz. Deneye deneye bu durumu kabullenmeyi öğrenir; çünkü kendinin çok güçsüz olduğunu kabullenmiştir. Büyüdüğünde de gücünü fark edemez ve ipten kurtulmayı hiç denemez.

Öğrenilmiş çaresizlik teorisinde bireyler deneme yanılma sonunda çaresizliği öğrenir. Öğretilmiş çaresizlikte ise, kişi herhangi bir deneme yaşamasa da toplum tarafından bireye çaresizlik kültürü yüklenir. 

Sondan geriye doğru gidelim;

- Mali tatilimiz kısaltılır kimse ses çıkarmaz.
- Asgari ücret tarifemizdeki ücretleri azaltırlar kimsenin sesi çıkmaz.
- Defter tasdik bilgilerini sisteme yüklememizi bir duyuru ile isterler kimsenin sesi çıkmaz.
- Her sene sözleşme yenileyeceksiniz derler kimsenin sesi çıkmaz.
- Tuik formlarını dolduracaksınız derler kimsenin sesi çıkmaz.
- Meslekle ilgili yıllardır dillendirilen sorunlar çözülmez kimsenin sesi çıkmaz.
- Türlü türlü angarya getirirler ama maalesef yine kimsenin sesi çıkmaz...

Biz de filler gibi öğrenilmiş çaresizliğe mi tutsağız yoksa bize çaresizlik öğretilmiş mi? Maalesef türlü sebeplerle bize çaresizlik öğretilmiş. Bizleri temsil etsin ve bizlerin haklarını gözetsin diye seçmiş olduğumuz yöneticiler bu görevlerini bir kenara bırakıp; çaktırmadan, belki de göz göre göre bizlere çaresizliği öğretiyorlar.. 

Maalesef günlük yaşantımızda ve özellikle bizim mesleğimizde insanlar işini daha iyi yapacak olanı seçmek yerine kendi siyasi ideolojisine yakın olanları yönetime getirmek derdindeler. Böyle bir kriterle başa gelen yöneticilerde bu sebepten ötürü olsa gerek meslek eksenli çalışmak yerine maalesef siyasi eksenli bir duruş sergilemekteler. Hal böyle olunca kendini siyasi erke yakın hissedenlerin tamamen haklı oldukları konularda bile yasal yollardan haklarını aramaları; kendini siyasi erke uzak görenlerinde mevcut kamu kurumlarının yöneticileri ile ortak çalışmalar yapması pek de mümkün görünmüyor. 

Sonuçta tüm bu durumdan yine o yöneticileri seçen emekçi meslektaşlarımız zarar görüyor. Durum böyle olunca çözüm de ortaya çıkmış oluyor esasında. Madem ki yöneticileri siyasi bir duruş sergilemeye iten, seçmenlerin seçim kriterleri!!! O zaman çözüm de seçmenlerin seçme kriterlerini değiştirmelerinden geçiyor demektir. Eğer meslektaşlarımız siyasi görüşüne yakın olanı seçip bir kenarda oturmak yerine; araştıran, sorgulayan ve çözümün parçası olmak için yöneticilerini tetikleyen bireyler olurlarsa zaten kendiliğinden gerçekten meslek için çalışacak yöneticilerini seçeceklerdir.

Meslek için çalışacak yöneticilerin meslektaşları ayrıştırmadan tamamen meslek için çalışması ve bütün meslektaşların tek ses tek yürek olmalarını sağlayacak çalışmalar yapması gerekir.

Örneğin; Türmob yada bir oda başkanı TUİK formlarının mali müşavirlerce internet ortamında verilmesini kabul edip ön ayak olmak yerine; bu bilgilerin kamu kurumlarından alınması gerektiğini söyler ve yazılı bir şekilde bir karşı duruş gösterirse ve bunu üyelerine duyurursa bu tüm meslek camiasını kapsayan ve haklarını gözeten bir çalışma olur. Çünkü biz Tuik Anketörü değiliz..!!!

Yada bir yönetici GİB'nın Defter tasdik bilgi girişleri ile ilgili yapmış olduğu duyuruyu meslektaşlarına duyurarak bunun bir zorunluluk olduğu izlenimi vermek yerine, bunun bizim görevimiz olmadığını ve bu görevin NOTER'lere ait olduğunu söylemesi de bütün meslek camiasının haklarını gözeten bir uygulama olur. Çünkü biz Noterlerin Çalışanı'da değiliz...!!!

İşte o zaman bütün meslek camiası sizin hangi ideolojiden olduğunuza bakmaksızın peşinizden gelir, size destek verir. Meslektaşları tek ses tek vücut yapmak bu kadar kolaydır. Bizlerin zincirlerimizi kırabilmemiz ve hakkımızı alabilmemizin tek yolu bir araya gelip gücümüzün farkına varmaktan geçiyor.

Gelin seçme kriterlerimizi değiştirelim, gelin araştıran, sorgulayan, mücadele eden bireyler olalım,, gelin bizlere çaresizliği öğretenleri değil; hakkını yasal yollardan aramayı bilen ve gerçekten meslek için çalışacak yöneticiler seçelim. Sonra gücümüzün farkına varıp, hep beraber bizi tutan zincirlerimizden kurtulalım.

Unutmayın.!!! Çaresizseniz; ÇARE, sizsiniz...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...