16 Eylül 2013 Pazartesi

UNUTMA!!! GENÇSEN ARMUTSUN...



DENETİM AMA OLMADI!!! (Tarih Tekerrürden İbarettir...)

            Mesleğimizin en son ve gözde açılımı DENETİM. 26.12.2012 tarihinde yayınlanan yönetmelikle kimlerin nasıl denetçi olabileceği açıklandı. Yönetmeliğin öncesinde şartlar zaten belliydi ve daha bu dedikodular yaşanırken denetçi olamayacağım yönünde oluşan kanım yönetmelik yayınlandıktan sonra da değişmedi maalesef.

            Yayınlanan yönetmelikle gençler bir kez daha halının altına süpürülmüş oldu. Gençlere “armut” gibi davranılmaya devam edildi. Çok sevdiğim bir arkadaşım yönetmelik yayınlanmadan kimlerin denetçi olabileceği konusundaki dedikodular devam ederken; “Armut muyuz biz zaman geçtikçe olgunlaşalım? Biz SMMM ünvanını hem de bin tane sınavı geçerek anamızın ak sütü gibi alın teriyle almadık mı?” demişti.

            Arkadaşımın armut muyuz biz sorusuna bizi yönetenler içlerinden evet diyerek cevap veriyorlardı. Her ne kadar bizi yönetenler böyle olmadığını, gençlerin de denetim yapma haklarının olduğunu söyleselerde; geçen sene dedikodular devam ederken ve şimdi yönetmelik yayınlanmışken takınılan tavırlar hiç de öyle düşünmediklerini açık bir şekilde ortaya koyuyor.

            Yönetmelikte 15 yıllık kıdem şartını yerine getirenler KGK tarafından belirlenen üniversitelerde eğitimden geçmek şartıyla başka hiç bir şarta gereksinim olmaksızın denetim yapma yetkisini alabilmekteler. Gençlerin ise denetim yapma hakkını elde edebilmesi için sınavlara girme ve deneyim sahibi olmak gibi zorunlulukları bulunuyor.

14.09.2013 tarihinde Ankara SMMM Odası tarafından düzenlenen Bağımsız Denetimde Yeni Dönem konulu seminere kadar; 15 yıllık kıdem şartının içinde, 4 yıllık üniversite, stajda geçen süreler ve meslekte ruhsatlı olarak geçen süreler dikkate alınıyordu diye biliyordum. Fakat o semineri izledikten sonra durumun öyle olmadığını, bu yönetmeliğin bazılarına başka güzellikleri olduğunu da anladım.

Bilindiği gibi 1989 yılında önüne gelene belge dağıtıldığı gibi bir düşünce hakim mesleği icra eden özellikle genç arkadaşların üzerinde. Aslına bakarsanız kendi geçtikleri uzun ve meşakkatli yolu düşündüğünüzde haksız da değiller gibi. Kendini sigortalı olarak bir yerlerde gösterenler Serbest Muhasebeci ruhsatı ile ödüllendirilmişler. Mesleğimizde bir arada olamayışımızın ana sebeplerinden birisi olarak gördüğüm meslekteki unvan üçlemesi, daha sonra serbest muhasebecilerin yine uyduruk olarak addedilen bir sınavla mali müşavir olmaları (ki o zamanlar trink mali müşavir diye bir yazı yazmıştım.) mesleğimizdeki ayrışmaları körükleyen ve üzerimize yüklenen angaryalara hep birlikte ses çıkaramayışımızın ana sebeplerinden.

Şimdi de denetimde benzer senaryolar yazılmaya devam ediyor ve yöneticiler tarih tekerrürden ibarettir dedirtiyor bizlere. Buradan denetimdeki 15 yıllık kıdem şartını birkaç yılla kaçırmış arkadaşlara müjde sayılacak bir haber vermek istiyorum. 15 yıllık kıdem şartının içerisinde “stajdan önce bir muhasebe yada ymm bürosunda ssk’lı olarak geçen sürelerinizde bu süreden sayılacak” Bu haberi Cumartesi günü yapılan seminerde öğrendim. Muhasebe bürolarındaki elemanlara olan yaklaşımı düşündüğümüzde stajdan önce ssk’lı olarak çalışanların sayısı nedir bilemiyorum ama yine de mutlaka bu imkandan yararlanacak arkadaşlar vardır.

Muhasebe bürolarında özellikle geçmiş yıllarda ssk yapılmazdı, yapılsa da başka bir yerde örneğin defterinin tutulduğu bir şirkette sigortalı olarak gösterilirdi. Yani eğer sigortalı olarak göründüğünüz yer muhasebe bürosu veya ymm bürosu değil ise bu imkandan yararlanamayacaksınız. Peki gerçekten şirkette muhasebecilik yapmış ve daha sonra ruhsatını almış olan arkadaşlarımız ne yapacak derseniz, onlarla ilgili bir gelişme yok yani bu durumdakiler yararlanamıyor.

Sonuç olarak yine birilerine bir avantaj sağlanmış ve bana göre meslekteki ayrışmalar iyice derinleşmiştir. Denetimdeki kıdem şartını Avrupa Birliği uyum yasalarına (8 nolu yönerge) bağlayanlar ilerleyen süreçte meslekteki birliğe zarar verdiklerini gördüklerinde umarım bu durumla ilgili tüm meslek camiasını kapsayan bir çalışma yapmadıkları/yapamadıkları için pişmanlık duymazlar.

Tüm bunları yazarken mesleği layığı ile yapan ve biz gençlere ilham olmuş büyüklerimizi kızdırmayı elbette istemem ama sadece kıdem bir konuyu çok iyi bilmenin tek göstergesi midir? Kendini geliştirmiş ve uzmanlaşma sağlamış genç arkadaşlarımızın suçları nedir?

Mesleğimizin tamamını kapsayan adımlar atılmadığı sürece meslek mensupları olarak daha çok eziliriz ve maalesef ağzına bir parmak bal sürülerek türlü avantajlara kavuşan meslektaşlarımız yüzünden hakkımızı da arayamayız. Çünkü onlar için her şey süt liman her şey çok güzeldir. Haklarını aramak isteyen gençler bazen dik kafalı, bazen düzen bozucu olarak adlandırılır onlar tarafından. Oysa ki onların yani bizler gibi genç olan arkadaşların tek istediği haksızlıklara uğramak istememeleridir. Haksızlık karşısında harekete geçmek istendiğinde ilk önce karşı çıkanlar; kendilerine o tatlı avantaj sağlananlar ile o avantaj sağlananların sözlerine inanan duyarsız meslektaşlarımızdır.


Herkese saygımız sonsuz ama eşitlik istiyoruz. Adalet ve eşitliğin olmadığı yerde mesleğimizin hak ettiğini düşündüğümüz saygınlığı kazanması çok ama çok zordur.

7 Eylül 2013 Cumartesi

HÖDÜK OLMA, İNSAN OL...!



Muhasebe ile ilgili bir mail grubuna üyeyim, bu mail grubu kendisine demokrat muhasebeciler demiş ama ne hikmetse içerisinde hakaret vs. olmamasına rağmen benim mesajlarımı yayınlamıyorlar. Grubun adı veya yönetiliş şekli benim için çok da önemli değil aslında. Benim için önemli olan mail grubundaki yazışmaların içeriği, meslektaşların birbirlerine karşı takındığı tavır.

Bir grup meslektaş var ki, adeta uçmuşlar mesleği yeyip içmişler. Her şeyin en iyisini onlar biliyorlar ve soru sorma gafletinde bulunmuş diğer meslektaşlarını her fırsatta iğnelemeye hazırlar. Mail grubunda veya başka sosyal paylaşım ortamlarında kelimelerimi seçerek güzelce konuşmaya çaba sarf ediyorum ama burası kendi çöplüğüm olduğu için o özeni göstermeyeceğim.

Geçenlerde hödüğün birisi kendi bildiği programı bilmeyenlerle muhatap bile olmadığını söylemiş. Hödük diyorum o arkadaşa çünkü dünyayı kendi etrafında dönüyor zannediyor. Ulan aptal herif şunu unutma ki bildiklerin bilmediklerinin yanında okyanusta bir damla gibi kalır. Kendini dev aynasında görüp diğer meslektaşlarını hor gören geri zekalılar yüzünden mesleğimiz bu hallerde zaten. Böyle aptallar ayrıştırıyor mesleğimizi, oysa ki bizim bir arada olmaya ve dayanışmaya ihtiyacımız var.

Tabi ki tek hödük bu değil, bundan başka da hödükler var. O hödükler meslektaşımızın sorduğu soruyu küçümserler ve onunla dalga geçme cüretini gösterirler. Halbuki o kolay diyerek küçümsedikleri soruya verdikleri yanıtta doğru değildir. Kendilerini o kadar büyük görürler ki; her şeyi bildiklerini zannederler ve meslektaşlarını aşağılarlar ama hiç bir halt da bilmezler.

Soru sorabilmek medeni cesareti yüksek insanların yapabileceği bir iştir. Kimin neyi ne kadar bildiğini kimse bilemez. Sorduğu soru yüzünden insanları küçümsemek insani değerlerin düşüklüğünü gösterir. Lütfen bu değer düşüklüğünüz ile (üstelik eksik bilgileriniz varken çok iyi bildiğinizi sanmamıza rağmen) soru sormaktan korkmayan arkadaşların cesaretini kırmayın. 

Çünkü bu tür platformlar sizler gibi meslektaşlarını kullanamadığı program, bilemediği bir konu, sorduğu bir soru yada imla kurallarına uymama yüzünden aşağılayan çok bilmiş ve ukala bireylerle değil; soru sormaktan korkmayan devamlı bilginin peşinde koşan ve o sorulara elinden geldiğince cevap vermeye çalışan meslektaşlarımız sayesinde devamlılığını sürdürmektedir. İsminizin başındaki ünvandan önce insan olduğunuzu unutmayın. 

Hipokratın söylediği gibi keşke bizlerde meslektaşım kardeşimdir diyebilsek... 

Hasan Volkan ÇEVİK
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...