9 Aralık 2013 Pazartesi

Kurbağa Çorbası Sever Misin?


Bir kurbağayı kaynar su dolusu bir kazanın içine attığımızda neler olur dersin?

Tabi ki kurbağa can havliyle kazandan dışarıya sıçrayacaktır. Acı verici bir deneyim ve belki birkaç yanığın ardından, muhtemelen yaşamına kaldığı yerden devam edecektir.

Peki, başka bir kurbağa soğuk veya ılık su dolusu bir kazanın içine atıldığında ve su yavaş yavaş ısıtıldığında neler olur dersin?

4 Büyüklerin Parası Var, Ymm'lerin Dayısı Var...!!!



Sanırım bağımsız denetim faaliyeti ile uğraşmayı düşünen herkesin eğer okumamışlarsa 26 Aralık 2012 tarihinde yayınlanan yönetmeliği güzelce bir okuması gerekiyor. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Recep PEKDEMİR Ankara'da katıldığı bir seminerde bu durumları çok güzel özetlemişti aslında. Özetle şöyle söylemişti. "Denetim sermaye sahiplerine getirilen bir yüktür, hepiniz bürolarınızda maliyeti nasıl kısarım diye düşünürken bir iş adamının bunu düşünmemesi mümkün mü? Kendisine yeni bir maliyet getiren denetim olgusuna nasıl bakar? Yarın denetim yapacak olsanız bile denetim işinden çok paralar kazanmayı düşünmeyin zaten. Öyle zannettiğiniz gibi uluslararası denetim firmaları da denetim faaliyetlerinden çok para falan kazanmıyorlar. O denetim şirketlerinin denetim faaliyetleri ile paralel olarak yürüttüğü vergi hizmetleri ile danışmanlık hizmetlerinin verildiği farklı yapıları da mevcut. Esas parayı bu şirketler yada bu faaliyetler üzerinden kazanıyorlar."

Denetim, muhasebe yada danışmanlık ne derseniz deyin gerçek anlamda başarı sağlamak için çok ciddi yapılanmalar gerektiriyor. Bireysellik ancak günü kurtarmayı hedefleyen hizmetlerden sağlanan kazançları getirir. Birlikte hareket edebilme yeteneğini kazanamadığımız sürece işimiz çok ama çok zor. 

Çünkü o bahsettiğiniz uluslararası firmalar için maddiyat çok da önemli değil. Bizlerin nasıl ödeyeceğimizi düşündüğümüz harç ücretlerini bir çırpıda ödeyebilirler. Ayrıca denetimin dışında, vergi ve danışmanlık alanlarına da hızla girmek istemekteler, hatta girdiler. Hedef aldıkları rota şöyle gerekirse 10 sene piyasanın hakim gücü olana dek bu faaliyetten para kazanma. Daha sonra pazarı ele geçirdikten sonra, kuralları kendin belirleyebildiğin aşamaya getirdiğinde geçen 10 yılın meyvelerini topla. Maalesef Kamu Gözetim Kurumu ve diğer kurumlar kalitenin yüksek harçlarla yada 15 yıllık denetimle geleceğini zannederek, piyasayı organize olmuş uluslararası firmalara teslim ettiler bile. 

Bu ülkede aldığın eğitimlerle yada tecrübelerinle liyakat sahibi olamazsın, bu ülkede paran varsa, dayın varsa, ee belki biraz da yaşın varsa yaşına hürmeten liyakat sahibi olursun.

4 büyüklerin* parası var, Ymm'lerin dayısı var, 15 yıllık kıdemlilerin de yaşına hürmet var. Ee daha ne olsun, bu durumda başarı da kaçınılmaz görünüyor... :)

Hasan Volkan ÇEVİK

Mali Müşavir


*- 4 Büyükler : 4 büyük denetim firması (pricewaterhousecoopers deloitte touche tohmatsukpmg ernst and young

5 Aralık 2013 Perşembe

Çözüm Önerileri... (Bugüne, Geçmişten Düşülen Notlar)



1- Staj süresinin 3 yıla çıkarılmasının amacı nedir?

2- SM'lerin SMMM yapılmasının amacı nedir?

Staj süresinin 3 yıla çıkmasının amacı kurum yetkililerine göre kaliteyi artırmaktı. Bizlerin bir çoğuna göre ise doyum noktasına ulaşan meslektaş sayısının önüne geçilmesi ve pastadaki payın bölünmemesi idi.

SM'lerin SMMM yapılmasının amacı kurum yetkililerine göre AB müktesabatına uyumu sağlamaktı. Bizlerin bu konudaki fikirleri çeşitlilik arz ediyor.

Peki bizler ne yapalım? Tamam bunu bir milat olarak görelim ve herşeyin daha güzel olacağını düşünerek işlerimize devam edelim. Fakat bir milat varsa bundan sonraki gelişmelerin daha güzel olması gerekmez mi?

Acaba değerli yönetici büyüklerimiz hep konuşulan sadece muhasebe üzerine eğitim veren bir "muhasebe fakültesi" açılması için her hangi bir çalışma içindeler mi? Nalan AKDOĞAN hoca böyle bir üniversitenin şart olduğunu ve Türmob'un da böyle bir üniversite kurulması için alttan alttan çalışmalar yaptığını söylemişti. Acaba Türmob çok mu altta kaldı, çünkü hala bir ses yok.

Tamam muhasebe fakültesi olayını geçelim, yapılması zor ve zaman alacağı aşikar. Peki 3 yıl boyunca staj yaptırılan meslek mensubu adaylarının durumları ne alemde? Bu stajyerler kimlerin yanında ve nasıl staj yapıyorlar? Mesleğin kalitesini artıracak olan meslek mensubu adaylarının işverenleri olan hali hazırdaki meslek mensuplarının kalitesi, mesleğin geleceği olarak görünen gençleri eğitmek için yeterli mi? Elbette profesyonel olarak çalışan ve yanındaki elemanında iyi yetişmesini sağlayanlar var. Fakat lütfen hali hazırdaki meslek mensuplarının durumlarını düşünerek bu soruma cevap verin.

Peki eğitimden sorumlu olan TESMER'in durumu nasıl? Bir çoğumuza göre sadece para tuzağı olarak görünen 6 adet CD göndererek ve adayların bunlara çalışarak eğitim alabileceğini sanmak normal mi? Eğer normal görüyorlar ve başka birşey yapmıyorlar ise (ki normal görüyorlar ve hiçbir şey yapmıyorlar) staj sürecinin, staj süresi boyunca cd'ler ile verilen eğitimin ve sonrasındaki yeterlilik sınavının sadece birer angarya olduğu iyice gözler önüne serilmiş olmuyor mu?

Elimizden bir şey gelmediği için ve herşeyin daha güzel olacağını düşünerek bu iki uygulamayı da milat kabul ettik. Hiç değilse bundan sonra mesleğe gerçekten saygınlık katacak çalışmalar yapılsın. Benim uzun süredir mesleğin değerini artıracağını düşündüğüm bazı fikirlerim var.

1-) Hali Hazırdaki Meslek Mensupları İçin Yapılabilecekler :

Hali hazırdaki meslek mensupları yılın belli dönemlerinde zorunlu eğitime tabi tutulsun. Eğitim deyince bazıları alınganlık gösterebilir, biz buna en iyisi zorunlu kendini yenileme diyelim. Örneğin; her meslek mensubunun yıl boyunca tamamlaması gereken bir kredisi olsun. Atıyorum sosyal güvenlik konulu bir seminere katıldığında bu kredinin bir kısmını tamamlamış olsun. Bu ve bunun gibi seminer, panel ve eğitimlere katılarak bu kredilerin tamamlanması sağlansın. Krediyi tamamlayamanların, kredi tamamlama sınavlarına girmesi sağlansın.

Şimdi duyar gibiyim bunca işin arasında nasıl vakit bulacağız da gideceğiz diyenler oluyordur. Eğer zorunlu olursa merak etmeyin mutlaka zaman bulunur. Üstelik gerçekten mesleğin kalitesini ve hakettiği değeri görmesini isteyen her meslek mensubu bunu seve seve kabul edecektir.

2-) Meslek Mensubu Adayları İçin Yapılabilecekler :

Öncelikli hedef TÜRMOB'un bir üniversite kurması olmalıdır. Yukarıda da dediğim gibi bu zor ve zaman alacak bir çalışmadır. Bunun yerine artık TESMER şu Cd gönderme olayını bırakmalıdır ve yüz yüze eğitime geçmelidir. Nasıl ki şu anda SM'lere SMMM olabilmeleri için odalarda, 1 hafta teorik, 1 hafta pratik eğitim verilecekse; stajyerlere de bağlı oldukları odalarda staj süreleri boyunca belirli periyodlar ile bu eğitimlerin verilebilmesi sağlanmalıdır. Yanlız bu eğitimler verilirken zaten çok cüzi ücretler alan stajyerlerin, bir de bu eğitimlerle maddi yönden sıkıntı çekmemeleri sağlanmalıdır.

Stajyerlerin diğer sorunlarına da en az meslek mensuplarının sorunlarına gösterildiği kadar alaka gösterilmelidir. Aslında bu çıkan yönerge ile stajyerlerin bir sorununa kısmen de olsa çözüm bulunmuştur. Bir SM'nin yanında çalışan stajyer arkadaşımız, staja başlama sınavını kazandıktan sonra bundan böyle artık staj yapmak için bir SMMM aramayacak; çünkü kendi işvereni de SMMM olmuş olacak. Haliyle naylon stajın bir nebze de olsa önüne geçilmiş olacak.

Sonuç :

Stajın üç yıla çıkması ve SM'lerin SMMM olması uygulamaları bana göre yukarıdaki gibi ciddi uygulamalar yapılmadan ben çıkardım, uyguladım ve bitti mantığı ile yapılırsa; bizlerin bu tartışmaları asla son bulmaz ve diğer insanların gözündeki değerimiz de iyice azalır. Eğer gerçekten kalite arayan ve isteyen varsa; 1989 yılının kötü hatıralarını silmek, şimdiki uygulamaların makul olarak görünmesini sağlamak ve mesleğin değerini artırmak için çalışmalar yapmalıdır. Unutmayalım; çalışma yapacak TÜRMOB'dur. Çalışma yapmasını sağlayacaklar ise bizler ve bizlerin bu konuda göstereceği iradedir. Kendi kendimize konuşur, kendi kendimizi yersek ve susarsak hiçbir şeyin düzelmeyeceği aşikardır.

Saygılarımla,
Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

Not : Bu yazı 20.08.2009 tarihinde önceki bloğumda yayınlanmıştı. (Merak edenlere orjinal yerinden)

30 Kasım 2013 Cumartesi

Parçala, Böl ve Yönet...



Parçala, böl ve birlikte hareket ederek sorunlara ses çıkaramayacak olmalarından daha kolay (istediğin gibi) yönet. 

1. Parçalama Şekli; SM, SMMM, YMM (1989)

2. Parçalama Şekli; Normal SMMM, Özel SMMM (2008)

3. Parçalama Şekli; 15 Yıllık Kıdemli SMMM, Kıdemsiz SMMM (2012)

Parçaladılar, böldüler. Şimdi herkes kendi menfaatlerinin, herkes kendi gemisini kurtarmanın peşinde. Halbuki meslek camiasının tamamı birlikte hareket edebilmeli...

Bunlardan başka kendi içimizde meydana getirdiğimiz daha o kadar çok parçalanma var ki! Bunlardan bazıları;

- Örgün öğretim mezunu SMMM - AÖF Mezunu SMMM
- Genç SMMM - Yaşlı SMMM
- Sağcı SMMM - Solcu SMMM
- Alevi SMMM - Sünni SMMM
- vs.vs.

Bunlar bize bir şey kazandırmaz. Siz bu aptalca gündemlerle uğraşırken birileri mesleğin genelini ayaklar altına alan uygulamalar getirmeye devam ediyorlar. Bırakın şucu bucu olmayı da meslek için çalışın...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir 

25 Kasım 2013 Pazartesi

Vergi Borçlarına Af Geliyor...




Tamam haklısınız başlığı dikkat çeksin diye böyle yazdım. Fakat tam olarak vergi afıı geldi yada gelmedi diyemeyiz. CHP Manisa Milletvekili Hasan ÖREN tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verilen yasa teklifi ile vergi borçlarının yeniden yapılandırılması öngörülüyor. 

Gerek piyasadaki olumsuz şartlar yüzünden, gerekse daha önce yapılan vergi aflarının mükellefleri yeniden bir vergi affı yapılması şeklinde umutlandırması ve bu yüzden vergilerini ödememiş olması; vergi borçları için yeni bir yapılandırmayı neredeyse zorunlu hale getirdi. 

Vergi borçlarını zamanında ödeyenleri cezalandıran bu yapılandırmalar, artık borçlarını zamanında ödeyenler tarafından da beklenir olduğundan "geleceğimizin teminatı" olan vergileri tahsil etmek çok daha zorlaştı diyebiliriz. Devletimiz için en kestirme yol; bir vergi affı yap ve toplayabildiğin kadar vergi topla oldu galiba. Nasılsa teorik olarak dolaylı vergi olarak adlandırılan ama aslında doğrudan milletin cebinden çekilen vergilerle devlet vergi toplama görevini layığı ile yerine getiriyor. (Ekmeğe vergi, suya vergi, benzine vergi, sigaraya vergi, havaya vergi vs.vs.) Ne diyelim belki de vergi mükellefleri doğrudan ödediği vergilerin çokluğu nedeniyle vergi borçlarını ödemiyorlardır.

Sonuç olarak muhalefet partisinden bir vekilimiz vergi borçlarının yapılandırılması ile ilgili bir yasa teklifi vermiş. İktidar da bu sorunu ülkenin sorunu olarak görüp, görüşülmeye değer bulursa bu yasanın çıkmaması için bir neden kalmaz. Sonuçta hangi partinin görüşünü savunuyor olursa olsun vergi mükelleflerinin büyük bir bölümünün vergi borcu bulunmaktadır. İlgili yasa teklifini aşağıda paylaşıyorum, inceleyebilirsiniz.

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

22 Kasım 2013 Cuma

İyi Bir Satış Nasıl Yapılır?




İşte size güzel bir örnek,

Bir satıcı fakir bir adamın yanına gider
-         Oğlunun evlenmesine sağlayabilirim der.
-         Oğlumun hayatına asla karışmam
-         Ama kız Kral Hüseyin'in kızı.
-         Haaa..! O zaman başka.

Satıcının ikinci durağı, Kral Hüseyin'dir.

-         Sayın Kralım kızınız için çok iyi bir kısmet buldum der,
-         Benim kızım evlenmek için çok genç ayrıca o bu koduna özgür karışamam der..
-         Ama bu delikanlı dünya bankasının yardımcısı der.
-         O zaman iş değişir...

Satıcı direkt Dünya bankası müdürünün yanına gider,

-         Size çok iyi bir yardımcı buldum der.
-         Zaten onlarca yardımcım var şu an hiç yardımcıya ihtiyacım yok der.
-         Ama çocuk Kral Hüseyin’in damadı der...
-         O zaman başka, bu gün olmazda yarın işe başlayabilir der...

(Not: Teşekkürler Baran...)

21 Kasım 2013 Perşembe

Bunu Blogumda Paylaşabilirim. Hürriyet Benim.

Hürriyet; gündeme dair cesur bir projeyle karşımızda. TBWA\ISTANBUL'un hazırladığı proje kısa zamanda oldukça ses getirdi. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmeden bireysel özgürlükleri konu alan projenin amacı Türkiye'nin dört bir yanından insanların hürriyetlerini dile getirmeleri ve seslerini duyurmaları...

Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.
 
Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.

"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.

Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için;

http://hurriyetbenim.hurriyet.com.tr/video.aspx?k=OOPWDO0DHYI
Bir boomads advertorial içeriğidir.

14 Kasım 2013 Perşembe

Aşure Günü Etkinliği Neden Eleştirilir?



Ankara SMMM Odası tarafından bu yıl ilk defa düzenlenen Aşure Günü Etkinliği'ne yönelik bazı eleştiriler geliyor. Bu eleştiriler hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istedim.

13 Kasım 2013 Çarşamba

Kapasite Raporu Almanıza Gerek Kalmadı...


Sanayi sicil belgesi alma aşamasında istenilen Kapasite Raporu artık istenmeyecek. "MİKRO Firmalar" Sanayi sicil belgesi almak için yapacağınız müracaatlarınızda Kapasite Raporu almak için uğraşmayın. 1-9 arasında işçi çalıştıran iş yerleri mikro işletme olarak değerlendiriliyor.


Esnafa maddi külfet getirdiği için bakana kapasite raporunun istenmemesi yönünde öneride bulunduklarını belirten bakanlık yetkilileri; bakanın öneriyi olumlu karşıladığını ve yeni başvurularda kapasite raporunun istenmeyeceğini belirttiler. Söz konusu düzenleme ile ilgili bilgilendirme ilgili bakanlık tarafından yakında duyurulacaktır.

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir


Doyamam ki...



Doyamadığım uykum gibisin,
Bi beş dakika daha dersin ya hani!
Seninle bir ömür daha...
Bin ömrüm olsa doyamam ki...

Hasan Volkan ÇEVİK (28 Temmuz 2011)

ZORUNLU KENDİNİ YENİLEME -- SÜREKLİ EĞİTİM



Mesleki sorunlarımızın varlığı hepinizin malumu. Bence bu sorunların temeli bireysel olarak yapılan yanlışlarla başlayıp, kurumsal olarak doğru hareket edilememesinden kaynaklanmakta. Birey olarak sorunların düzelmesi için çalışmalarda bulunmayıp, düzeltme yapmasını istediğimiz kurumlara var olan sorunları ısrarlı bir şekilde iletmedikçe sorunların düzeleceğini de sanmıyorum.

12 Kasım 2013 Salı

YİNE YENİDEN AF!!!




BAĞ-KUR BORCU OLANLAR!!!


Bağ - Kur'a 24 ay ve üzeri borca sahip olanların borçları, 3 aylık ödeme süresi tanındıktan sonra, ödenmemesi durumunda sigortalılık süreleriyle birlikte silinecek...


9 Kasım 2013 Cumartesi

Mağdur Edebiyatı!!!


Mmağdur Edebiyatı

Hep dert yanarız değil mi? İşimiz çoktur, müşterilerimiz işlerini bizim kadar önemsemez, ödeme sıralamasının en sonundayızdır ve hep angaryalarla boğuşuruz. Bu ve buna benzer daha o kadar çok şey söyleyerek mağdur edebiyatı yaparız ki. Fakat ne hikmetse ülkemizde mağdur edebiyatı yapan herkes bir şeyler kazanırken yada o mağduriyetleri giderilirken bizim ise mağdur olduğumuz durumlar azalacağına gün geçtikçe hızlı bir şekilde artmaya devam ediyor.

Durum böyle olunca aklıma şu sorular geliyor;

6 Kasım 2013 Çarşamba

5 Kasım 2013 Salı

Siz bir de TÜRMOB'u izleyin...!!!



Gezi olaylarında penguen belgeseli yayınlayan CNN TÜRK gibisin be TÜRMOB!!! 

Meslektaşınız bir sürü angarya ile uğraşıyor haberiniz olsun...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

Hangisi Kolay...




Hangisi kolay Nasa'yı çökertmek mi? Yoksa Maliye ve SGK'nın sistemlerini düzeltmek mi?

Adamlar neredeyse hesap makinasıyla NASA'yı çökertecekler; biz hala Tuik formu dolduruyoruz, işgücü çizelgesi, mükellef bildirim formu, kesin mizan bildimi vs. vermenin derdindeyiz. 

Teknoloji gelişti beyler haberiniz olsun. Doğru düzgün çalışmayan gelir idaresi, bir bozulup bir düzelen SGK sistemlerinin yetkilileri size söylüyorum.

- Hadi be oğlum daha iyi çalışan bir sistem yapabilirsiniz... :)


Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir



Güle Güle GİYDİRİN...





"Bana doğruları söyleme, benim ideolojilerimi paylaş yeter." Zihniyeti gitmedikçe daha çoook ağlarız. 

Zavallı meslektaşlarım benim, hem her yerde işlerinin çokluğundan, angaryalardan şikayet ederler, dert yanarlar hem de çözüm üretmek yerine ideoloji savaşlarına girmiş insanların saflarında gururla yer alırlar. 

Amaç meslek falan değil; amaç en öndeki insanın yanında nasıl yer alırım telaşı, amaç fotoğraflarda yeni aldığı takım elbisesiyle görünme heyecanı. Ne güzel de yakışmış yeni cicileriniz güle güle giyin, GİYDİRİN... Anlayana!!!


Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir




Not: Yukarıdaki resim internette çocukların oynadığı çocuk giydirme oyunundan bir kare. Keşke sizlerin giydirmeleriniz de çocuklarınki kadar masum olabilseydi...

16 Eylül 2013 Pazartesi

UNUTMA!!! GENÇSEN ARMUTSUN...



DENETİM AMA OLMADI!!! (Tarih Tekerrürden İbarettir...)

            Mesleğimizin en son ve gözde açılımı DENETİM. 26.12.2012 tarihinde yayınlanan yönetmelikle kimlerin nasıl denetçi olabileceği açıklandı. Yönetmeliğin öncesinde şartlar zaten belliydi ve daha bu dedikodular yaşanırken denetçi olamayacağım yönünde oluşan kanım yönetmelik yayınlandıktan sonra da değişmedi maalesef.

            Yayınlanan yönetmelikle gençler bir kez daha halının altına süpürülmüş oldu. Gençlere “armut” gibi davranılmaya devam edildi. Çok sevdiğim bir arkadaşım yönetmelik yayınlanmadan kimlerin denetçi olabileceği konusundaki dedikodular devam ederken; “Armut muyuz biz zaman geçtikçe olgunlaşalım? Biz SMMM ünvanını hem de bin tane sınavı geçerek anamızın ak sütü gibi alın teriyle almadık mı?” demişti.

            Arkadaşımın armut muyuz biz sorusuna bizi yönetenler içlerinden evet diyerek cevap veriyorlardı. Her ne kadar bizi yönetenler böyle olmadığını, gençlerin de denetim yapma haklarının olduğunu söyleselerde; geçen sene dedikodular devam ederken ve şimdi yönetmelik yayınlanmışken takınılan tavırlar hiç de öyle düşünmediklerini açık bir şekilde ortaya koyuyor.

            Yönetmelikte 15 yıllık kıdem şartını yerine getirenler KGK tarafından belirlenen üniversitelerde eğitimden geçmek şartıyla başka hiç bir şarta gereksinim olmaksızın denetim yapma yetkisini alabilmekteler. Gençlerin ise denetim yapma hakkını elde edebilmesi için sınavlara girme ve deneyim sahibi olmak gibi zorunlulukları bulunuyor.

14.09.2013 tarihinde Ankara SMMM Odası tarafından düzenlenen Bağımsız Denetimde Yeni Dönem konulu seminere kadar; 15 yıllık kıdem şartının içinde, 4 yıllık üniversite, stajda geçen süreler ve meslekte ruhsatlı olarak geçen süreler dikkate alınıyordu diye biliyordum. Fakat o semineri izledikten sonra durumun öyle olmadığını, bu yönetmeliğin bazılarına başka güzellikleri olduğunu da anladım.

Bilindiği gibi 1989 yılında önüne gelene belge dağıtıldığı gibi bir düşünce hakim mesleği icra eden özellikle genç arkadaşların üzerinde. Aslına bakarsanız kendi geçtikleri uzun ve meşakkatli yolu düşündüğünüzde haksız da değiller gibi. Kendini sigortalı olarak bir yerlerde gösterenler Serbest Muhasebeci ruhsatı ile ödüllendirilmişler. Mesleğimizde bir arada olamayışımızın ana sebeplerinden birisi olarak gördüğüm meslekteki unvan üçlemesi, daha sonra serbest muhasebecilerin yine uyduruk olarak addedilen bir sınavla mali müşavir olmaları (ki o zamanlar trink mali müşavir diye bir yazı yazmıştım.) mesleğimizdeki ayrışmaları körükleyen ve üzerimize yüklenen angaryalara hep birlikte ses çıkaramayışımızın ana sebeplerinden.

Şimdi de denetimde benzer senaryolar yazılmaya devam ediyor ve yöneticiler tarih tekerrürden ibarettir dedirtiyor bizlere. Buradan denetimdeki 15 yıllık kıdem şartını birkaç yılla kaçırmış arkadaşlara müjde sayılacak bir haber vermek istiyorum. 15 yıllık kıdem şartının içerisinde “stajdan önce bir muhasebe yada ymm bürosunda ssk’lı olarak geçen sürelerinizde bu süreden sayılacak” Bu haberi Cumartesi günü yapılan seminerde öğrendim. Muhasebe bürolarındaki elemanlara olan yaklaşımı düşündüğümüzde stajdan önce ssk’lı olarak çalışanların sayısı nedir bilemiyorum ama yine de mutlaka bu imkandan yararlanacak arkadaşlar vardır.

Muhasebe bürolarında özellikle geçmiş yıllarda ssk yapılmazdı, yapılsa da başka bir yerde örneğin defterinin tutulduğu bir şirkette sigortalı olarak gösterilirdi. Yani eğer sigortalı olarak göründüğünüz yer muhasebe bürosu veya ymm bürosu değil ise bu imkandan yararlanamayacaksınız. Peki gerçekten şirkette muhasebecilik yapmış ve daha sonra ruhsatını almış olan arkadaşlarımız ne yapacak derseniz, onlarla ilgili bir gelişme yok yani bu durumdakiler yararlanamıyor.

Sonuç olarak yine birilerine bir avantaj sağlanmış ve bana göre meslekteki ayrışmalar iyice derinleşmiştir. Denetimdeki kıdem şartını Avrupa Birliği uyum yasalarına (8 nolu yönerge) bağlayanlar ilerleyen süreçte meslekteki birliğe zarar verdiklerini gördüklerinde umarım bu durumla ilgili tüm meslek camiasını kapsayan bir çalışma yapmadıkları/yapamadıkları için pişmanlık duymazlar.

Tüm bunları yazarken mesleği layığı ile yapan ve biz gençlere ilham olmuş büyüklerimizi kızdırmayı elbette istemem ama sadece kıdem bir konuyu çok iyi bilmenin tek göstergesi midir? Kendini geliştirmiş ve uzmanlaşma sağlamış genç arkadaşlarımızın suçları nedir?

Mesleğimizin tamamını kapsayan adımlar atılmadığı sürece meslek mensupları olarak daha çok eziliriz ve maalesef ağzına bir parmak bal sürülerek türlü avantajlara kavuşan meslektaşlarımız yüzünden hakkımızı da arayamayız. Çünkü onlar için her şey süt liman her şey çok güzeldir. Haklarını aramak isteyen gençler bazen dik kafalı, bazen düzen bozucu olarak adlandırılır onlar tarafından. Oysa ki onların yani bizler gibi genç olan arkadaşların tek istediği haksızlıklara uğramak istememeleridir. Haksızlık karşısında harekete geçmek istendiğinde ilk önce karşı çıkanlar; kendilerine o tatlı avantaj sağlananlar ile o avantaj sağlananların sözlerine inanan duyarsız meslektaşlarımızdır.


Herkese saygımız sonsuz ama eşitlik istiyoruz. Adalet ve eşitliğin olmadığı yerde mesleğimizin hak ettiğini düşündüğümüz saygınlığı kazanması çok ama çok zordur.

7 Eylül 2013 Cumartesi

HÖDÜK OLMA, İNSAN OL...!



Muhasebe ile ilgili bir mail grubuna üyeyim, bu mail grubu kendisine demokrat muhasebeciler demiş ama ne hikmetse içerisinde hakaret vs. olmamasına rağmen benim mesajlarımı yayınlamıyorlar. Grubun adı veya yönetiliş şekli benim için çok da önemli değil aslında. Benim için önemli olan mail grubundaki yazışmaların içeriği, meslektaşların birbirlerine karşı takındığı tavır.

Bir grup meslektaş var ki, adeta uçmuşlar mesleği yeyip içmişler. Her şeyin en iyisini onlar biliyorlar ve soru sorma gafletinde bulunmuş diğer meslektaşlarını her fırsatta iğnelemeye hazırlar. Mail grubunda veya başka sosyal paylaşım ortamlarında kelimelerimi seçerek güzelce konuşmaya çaba sarf ediyorum ama burası kendi çöplüğüm olduğu için o özeni göstermeyeceğim.

Geçenlerde hödüğün birisi kendi bildiği programı bilmeyenlerle muhatap bile olmadığını söylemiş. Hödük diyorum o arkadaşa çünkü dünyayı kendi etrafında dönüyor zannediyor. Ulan aptal herif şunu unutma ki bildiklerin bilmediklerinin yanında okyanusta bir damla gibi kalır. Kendini dev aynasında görüp diğer meslektaşlarını hor gören geri zekalılar yüzünden mesleğimiz bu hallerde zaten. Böyle aptallar ayrıştırıyor mesleğimizi, oysa ki bizim bir arada olmaya ve dayanışmaya ihtiyacımız var.

Tabi ki tek hödük bu değil, bundan başka da hödükler var. O hödükler meslektaşımızın sorduğu soruyu küçümserler ve onunla dalga geçme cüretini gösterirler. Halbuki o kolay diyerek küçümsedikleri soruya verdikleri yanıtta doğru değildir. Kendilerini o kadar büyük görürler ki; her şeyi bildiklerini zannederler ve meslektaşlarını aşağılarlar ama hiç bir halt da bilmezler.

Soru sorabilmek medeni cesareti yüksek insanların yapabileceği bir iştir. Kimin neyi ne kadar bildiğini kimse bilemez. Sorduğu soru yüzünden insanları küçümsemek insani değerlerin düşüklüğünü gösterir. Lütfen bu değer düşüklüğünüz ile (üstelik eksik bilgileriniz varken çok iyi bildiğinizi sanmamıza rağmen) soru sormaktan korkmayan arkadaşların cesaretini kırmayın. 

Çünkü bu tür platformlar sizler gibi meslektaşlarını kullanamadığı program, bilemediği bir konu, sorduğu bir soru yada imla kurallarına uymama yüzünden aşağılayan çok bilmiş ve ukala bireylerle değil; soru sormaktan korkmayan devamlı bilginin peşinde koşan ve o sorulara elinden geldiğince cevap vermeye çalışan meslektaşlarımız sayesinde devamlılığını sürdürmektedir. İsminizin başındaki ünvandan önce insan olduğunuzu unutmayın. 

Hipokratın söylediği gibi keşke bizlerde meslektaşım kardeşimdir diyebilsek... 

Hasan Volkan ÇEVİK

3 Ağustos 2013 Cumartesi

18 Temmuz 2013 Perşembe

Devamsızlık Yapan İşçiyi Nasıl Çıkartırım?




Soru : İşçim habersiz bir şekilde 3 gündür işe gelmiyor ne yapacağım?

Cevap: Yapmanız gerekenleri aşağıda anlatmaya çalışayım...


16 Temmuz 2013 Salı

Bas Gaza Yavrum Bas Gaza!!!





Benzine 8 Temmuz'da 11 kuruş zam yapıldı ve bugün de 8 kuruş zam yapılacak. 


Millet sağcı solcu, gezici kazlıçeşmeci diye birbirine düşürülürken arada olan yine o zavallı millete oluyor. Sorsan bazıları yine savunur, milletçe hep bir ağızdan sesimizi çıkarsak belki istedikleri gibi at oynatamazlar ama ayrıştık bir kere. Sesini çıkaranın her halükarda iktidar düşmanı olarak yaftalandığı bir ülkede fazlasını beklemek yanlış olur. 

Bir şey merak ediyorum; benzin fiyatlarına zam yapıldığı için iktidarı eleştirdim diye, beni düşman olarak görmeye hazır iktidarın her yaptığını onaylayan arkadaşlarım, siz benzini bizlerden ucuz mu alıyorsunuz veya sizler çok mu zenginsiniz. Yanlış olduğunu düşündüğünüz şeyi eleştirmekten, düzelmesi için çaba göstermekten lütfen çekinmeyin...

11 Temmuz 2013 Perşembe

ADALET!!!



Ne kadar manidar değil mi? Senin düşünceni savunan işlemişse suçu; yaptığının haklı bir gerekçesi mutlaka vardır ama suçu işleyen senin düşünceni savunmuyorsa vurun kellesini gitsin. İnsanlar takım tutar gibi siyasi düşüncelerinin esaretinde adam kayırıyorlardı buna alışmıştık. Artık adalette adam kayırıyor ama insanlar buna alışırlar mı bilemem! Adaleti birileri tavuğumuza kışt dediğinde hatırlıyoruz, bana dokunmayan yılan bin yaşasıncı zihniyet; o yılan bir gün sizin tavuğunuza da dokunacak. Ortada adalet olmadığından kaybettiğiniz sadece tavuğunuz olmayacak...

3 Haziran 2013 Pazartesi

EMPATİ...



Kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilmeyi becerebilseydik şimdi herşey daha güzel olurdu. Sen kimi kimden koruyorsun, sen kimlere nefretini kusuyorsun ve sen iyilik, güzellik ve vatan millet sevgisinden bahsederken neden böyle yapıyorsun. Ülkesini sevdiğini söyleyenler yakıyor yıkıyor, milletini sevdiğini söyleyenler dövüyor sövüyor. Empati yok var olan ANTİPATİ!!! Yakan yıkan mı haklı, yoksa döven ve söven mi? Karşısındakinin düşüncesini önemsemeyen, farkı düşüncelere tahammülü olmayan herkes haksız. Sevgi ve hoşgörü bütün kötülükleri ortadan kaldırmaya yeter. Herkese nefret gözlüklerini çıkarmalarını tavsiye ediyorum...


29 Mayıs 2013 Çarşamba

Suçlular İçimizde!!! Düzeltecek Olan Bizleriz...




03 Mayıs 2011 tarihinde kurumlar vergisi beyan süresi saat 23:48 de uzatılınca; uzatmanın sabahında hemen gidip Emniyet'ten maliye bakanlığını protesto etmek amacıyla eylem yapmak için izin yazısı aldım. Amacımız bütün meslek camiasına yapılan hakaret niteliğindeki saygısızlığı protesto etmekti. Fakat sonrasında gelişmeler şöyle oldu;

3 Mayıs 2013 Cuma

Mesleğimizi ve Meslektaşımızı Püskürtenler...




Oda yöneticileri ve/veya yönetimlere aday olanlar hep birlikte karar alsalar. 

"213 sayılı VUK. Mük. 227. gereğince, Meslek mensupları 4 nolu tebliğ ile düzenlenen beyannamelerini imzaladıkları mükelleflerin listelerini artık vermemiz gerekmiyor. 

Çünkü, bu bilgiler idarenin elinde zaten var. VUK.149. İdarenin bilgi isteme yetkisi elinde olmayan bilgiler içindir. Gereksiz bilgilerin tekrar tekrar verilerek ceza kesilmesi meslek mensubuna yönelik bir saldırıdır. Bu saldırıyı püskürtmek için vermiyoruz" deseler. 


Oda seçimlerine katılımı artırırlar mı?


Yalçın ÖNDER 
Mali Müşavir


16 Nisan 2013 Salı

Bizi Yönetenlerin Süslü Cümleleri...

"ÜLKEMİZE, MESLEĞİMİZE, ÖRGÜTÜMÜZE, ONURUMUZA SAHİP ÇIKACAĞIZ"


Sadece masa değil üstü boş olan, üyeleri için çalıştığını söyleyenlerin süslü cümleleri de boş...


9 Nisan 2013 Salı

Acı ama Real...


Galatasaray - Real Madrid Rövanş Maçı...

Galatasaray 1-0 geriye düşer ondan sonra bir pozisyonda Semih kırmızı kart görür. Sonra Fatih Terim taç çizgisine yakın bir yerde Abramat'ın rakibine yaptığı faule sinirlenip topu yere vurur ve kendi oyuncusuna tepki vermesine rağmen hakem Fatih Terimi haksız yere tribüne yollar. 

Bunun üzerine Fatih Terim çıldırır hakemin üzerine yürür, yan hakemi itekler, dördüncü hakeme tükürür, mourinhoyu döver, kameraya dil çıkarır, taraftara parmak işareti yapar. Bu olaylardan çok etkilenen hakem Galatasaray lehine kararlar vermeye başlar. 

Fatih Terim'in tepkileri hakemi o kadar etkilemiştir ki Galatasaray lehine tam 4 tane penaltı çalar. 4 atışın tamamını da kullanan ve gole çeviren Melo; 1. golden sonra sembernar, 2. golden sonra g.retriever, 3. golden sonra pitbull ve 4. golden sonra da kaniş gibi sevinerek attığı golleri büyük bir hırsla kutlar. 

Dakikalar 85 i gösterirken Galatasaray bir korner kazanır, korneri kullanan Sabri topa öyle bir kavis verirki herkes şaşırır ve bir mucizenin gerçekleşmesi için başka bir şey olmasına gerek kalmamıştır. Çünkü artık Sabri'de gol attığına ve maç da 5-1 olduğuna göre Galatasaray tur atlamış ve ikinci N. Xamax mücizesi de gerçekleşmiştir. 

Herkes mucizenin gerçekleştiğini düşünürken, trübünde taraftarlar Fatih Terim'i üstün dehası yüzünden öpücük yağmuruna tutarken, Fatih Terim üstündeki tüm salyalara rağmen o asil ve dik duruşunu hiç bozmamış gayet mağrur bir şekilde bu başarısının tadını çıkarmaktadır. 

Derken 90+4. dakikada bizim çocuğumuz Mesut Özil orta sahanın az ilerisinde topla buluşur, karşısındaki riera'yı geçtikten sonra Gökhan Zan'ı da rahatça geçer ve önde olan musleranın üzerinden topu aşırtarak nefis bir gol atar. Skor 5-2 olmuştur ve Galatasaray elenir. Bize bu heyecanlı dakikaları yaşattığın için teşekkürler Galatasaray, teşekkürler Fatih Terim. 

Acı ama Real...

27 Mart 2013 Çarşamba

Defter Tasdiki & Turk Futbolu


İnternette bir defter tasdik ücreti tartışmasıdır gidiyor. Bu tartışmaları okurken arkadaşlarımızın farklı illerden aktardıkları defter tasdik tarifelerini gördüm ve farklı illerden gelen bu bilgilendirmeler bana radyoda futbol maçı dinliyormuşum hissini verdi. Aslında sorunlar büyük ama ben bu sorunlara değinmek istemiyorum çünkü zaten bu sorunlar herkesçe biliniyor. Bunu tuzum kuru olduğu için falan söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. Tamam defter tasdikinden paranın canına okudum ama olsun ben yine de başka bir pencereden bakacağım olaya. :)))


Defter tasdik ücreti hakkındaki bilgilendirmeler bana radyodan maç dinliyorum hissini verdi dedim ya hani, aslında bizim defter tasdik ücretleri konusu da bana göre futbol maçından farksız. Agresif olan, inanan ve inatla mücadele edenler bir şekilde bu defter tasdik ücretlerini alıyorlar. Bunlar genelde üç büyükler diye tabir edilen gruba giriyorlar. Yani bu işin eskileri, bir başka ifadeyle kaşarları, en doğru ifadeyle ise üstatlarımız. Bunlar ellerindeki maddi gücün ve geniş müşteri portföyünün de etkisiyle kendisine sorun yaratan ve istediği defter tasdik ücretini vermeyen mükellefini kadro dışı bırakma inisiyatifine sahipler. Haliyle bu inisiyatif üç büyüklere istedikleri defter tasdik ücretini alma serbestisini de beraberinde getiriyor.



Oysa bir de Anadolu takımları var. Kontradan gol bulma çabası içinde olanlar, bir duran top olsa da gol pozisyonu bulsak diye bekleyenler. Bunlar maalesef üç büyükler kadar şanslı değiller. Çünkü ne maddi durumları ne de müşteri portföyleri üç büyükler kadar güçlü değil. Haliyle kendisine sorun yaratan ve istediği defter tasdik ücretini vermeyen mükelleflerini üç büyükler gibi kadro dışı bırakamıyorlar. Üç büyüklerin aksine, odaların belirlediği fiyatları uygulamak yerine mükellefleriyle orta yolu bulunmuş sözde makul ücretlere anlaşıyorlar. Belki de hoş olmayan diyaloglar da yaşanıyor aralarında bu sıkı pazarlıklar içerisinde ama maalesef köprü, ayı ve dayı misalinde olduğu gibi ya sabır diyerek içine atıyor çoğu zaman Anadolu takımları denilen grup bu tartışmada yaşanan tatsız durumları.



Peki böyle olunca ne oluyor. Deniyor ki üç büyükler tarafından, olmaz kardeşim Anadolu takımları hep defans ağırlıklı oynuyor, futbolu çirkinleştiriyorlar. Yani bizim anlayacağımız şekliyle söylersek, bu Anadolu takımları fiyatları düşürüyorlar, haksız rekabet yapıyorlar ve kendi değerlerini düşürüyorlar gibi kimine göre haklı, kimine göre haksız kısır tartışmaların olmasına sebep veriyorlar. Ama bilmiyorlar ki sorun esasında adaletsiz gelir dağılımından kaynaklanıyor. Aslında bal gibi biliyorlar da kendi durumlarının tartışmaya açılmasından korkuyorlar belki de.



Yani bana göre tıpkı futbol da olduğu gibi üzerinde bir türlü mutabakata varılamamış defter tasdik ücretlerindeki tartışmanın ana sebebi de adaletsiz gelir dağılımından kaynaklanmakta. Anadolu takımlarının attığı buz gibi goller ofsayt diye kesilip, 3 büyükler kollanmaya devam ettikçe ve durumun düzeltilmesi için çalışmalar yapmak adına girişimlerde bulunulmazsa bu tartışmalar asla bitmez. Sonuç olarak bir grup insan, defter tasdikinin kaldırılmasını bile isteyecek aşamaya gelmişse ve başka bir grup insan da böyle bir isteğin ne kadar saçma bir istek olduğunu söylüyorsa ortada ciddi bir sorun var demektir.



Son olarak biraz karamsarca ve biraz da klasik olacak biliyorum ama diyeceğim şudur;



Ne Türk futbolu düzelir, ne de bizim çözüm bulmayı bekleyen sorunlarımız…

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir


Not: Bu yazı 19.12.2009 tarihinde yazılmıştır. Görünen o ki, hem mesleğimizde hem de futbolumuzda sorunlar düzeleceğine artarak devam ediyor...

VÜCUDUNUZA GÖRE KARAKTERİNİZ...



Mârifetname isimli kitaptan alınmış olan bu yazı, insanların dış görünüşüne göre karakter analizi yapılan İlmi-Simyâ (sîmâlar ilmi) ilminin kullanmış olduğu bazı kriterlerdir... 

13 Mart 2013 Çarşamba

GENÇ MESLEKTAŞ NASIL KAYGI YAŞAMASIN!!!




BİZ GENÇLERİN GELECEK KAYGILARI HEP OLACAK!!!

Şimdi son moda, gençlerin örgütüne sahip çıkmaları için çağrıda bulunmak. Peki neden? Çünkü gençler dinamik, çünkü gençler sürekli iletişim içinde, çünkü gençler yönetim kadrolarına girmek için çaba harcamayan potansiyel birer oy. Her fırsatta kullanılmak istenen biz gençler şimdi de farklı söylemlerle tabiri caizse "tavlanmaya" çalışılıyor. Buradan genç meslektaşlarıma ve adaylarına sesleniyorum. Maalesef herkes bizleri kullanma derdinde, lütfen gerçekten samimiyetine inandığınız insanların yanında olun. Bugün, yarın ki seçimi düşünerek size değer verdiğini söyleyen insanlara aldanmayın. Çünkü o insanlar daha önce bizleri düşünmediklerini çok net bir şekilde gösterdiler. Aşağıda bunu açıklamaya çalıştım.

11 Mart 2013 Pazartesi

Bağkur'lunun Aynı Zamanda SSK'lı Olarak Çalışması Mümkün Mü?

Merhabalar,

Şahıs işletmesi sahibi bir kişi sosyal güvenlik kurumu olarak bağkura bağlı olarak  faaliyette bulunurken  aynı zamanda  geçici dönemli olarak (9 ay gibi bir süre) bir projede bağkuru devam ederken  aynı zamanda  SSKlı olarak da çalışabilir mi?

Şimdiden teşekkür ederim.

9 Mart 2013 Cumartesi

Ssk'lı Ortağın Büyük Hisseye Sahip Olması Durumu


Şirketimiz Limited Şirket ve 3 ortağı bulunmaktaydı. Hisse oranları: %51 , %45  ve %4 idi. Hisse devri yapılarak %51 hisseli ortak ortaklıktan ayrılıp hisselerinin tamamını %4 hisseli ortağa devretmiştir.

%4 hisseli ortak şirkette 4/a seçeneğine bağlı olarak çalışmaktaydı. Şimdi Hisselerin çoğunluğuna sahip hale geldiği için söz konusu ortağın 4/a dan ayrılıp, 4/B (bağ-kur) li olması gerekli midir?

Vereceğiniz değerli bilgiler için şimdiden çok teşekkür ederim.

İyi günler ve iyi çalışmalar dilerim. (Hande SOYLU)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...