12 Aralık 2016 Pazartesi

Katma Değeri Yüksek MESLEK



Bir ekonominin belirli bir kişi başına gelir düzeyine ulaştıktan sonra orada sıkışıp kalması haline orta gelir tuzağı denir. (1) Maalesef ülkemiz 7 yıldır 10 bin dolar kişi başı milli gelir seviyesine saplanıp kalmış durumda. 3-5 bin dolar seviyelerinden 10 bin dolar seviyesine inşaat sektöründeki hareketlilik ile çıkmak belki mümkün olabildi ama bundan öteye gitmek için katma değeri yüksek ekonomiye geçmemiz şart. (2) Peki katma değeri yüksek ekonomi nedir?

Sadece 53 kişi tarafından kurulmuş WhatsApp 2014 yılında Facebook tarafından 19 Milyar dolara satın alındı. Bu rakamın ne kadar büyük olduğunu şöyle tahayyül edebiliriz. Cumhuriyet tarihimiz boyunca kurduğumuz, devlet himayesi ile koruduğumuz ve her biri uzunca bir süre tekel olarak el üstünde tutulmuş, Türk Telekom, TÜPRAŞ, THY ve Petrol Ofisi’nin piyasa değerlerini topladığınızda, on binlerce çalışanı, binlerce gayrimenkulü, uçağı ve gemisiyle toplayıp satsanız WhatsApp’ın değeri kadar etmiyor. (3)

         Pokemon Go isimli oyun; oyun ve konsol üreticisi Japon Nintendo isimli firmaya 5 günde 10 Milyar dolar kazandırdı. Nintendo’nun Temmuz 2016 tarihi itibariyle piyasa değeri 27 Milyar dolar. Türk Telekom’un borsa değeri 7,7 milyar dolar, Türkcell’in borsa değeri ise 7,9 milyar dolar olduğunu hatırlatmak istiyorum. (4)

Dünyadaki fındığın % 85’ini biz üretiyoruz. Yaklaşık 3,5 milyon kişinin el emeği göz nuru ile ortaya çıkardığı üretim ile ilgili 2023 yılı ihracat hedefimiz 4 milyar dolar olarak hedeflenmiş ve bu bir rekor.

Nutella’nın mucidi ve 23,4 milyar dolarlık servetiyle İtalya’nın en zengin kişisi olan Michele Ferrero’nun en büyük sırrı bize de ilham olacak şekilde “Ne yaparsan başkalarından farklı yap.” Nutella’nın global bir marka olmasının altında yatan da bu düşünce.

Günde 1 milyon kg. Nutella satılıyor ve Nutella’nın % 13’ü fındık. Bu sebeple Ferrero bir ilki yapıyor ve Türkiye’den bir şirket satın alıyor.  3,5 milyon kişinin çalıştığı fındık sektöründe ülkemizin 2013 yılı hedefi 4 milyar dolar. 22 bin kişinin çalıştığı Ferrero’nun yıllık cirosu ise 11 Milyar dolar. (5)

Peki neden katma değeri yüksek ürün üretemiyoruz.

1- Finlandiya’da 100 kişiden 22’si ARGE’de çalışırken, ülke milli gelirinin % 3,5’i ARGE’ye harcanıyor ve bu oran bizim tam 7 katımız. (6)

2- Geçtiğimiz hafta açıklanan “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” sonuçlarına göre Türkiye 72 ülke arasında okuduğunu anlama ve matematikte 50’nci sırada, fen bilimleri alanında ise 52’nci sırada. 12 yılda öğrencilere İstiklal Marşı öğretilemiyor, İngilizce öğretilemiyor, bir flüt ya da saz çalması öğretilemiyor, imam hatiplerde de Arapça öğretilemiyor. Yani bizim eğitimde ciddi problemlerimiz var. (7)

Eğitimde bu kadar kötü iken, ARGE’ye bu kadar az önem vermiş iken katma değeri yüksek ürünü nasıl üretebiliriz ki? Sanırım şimdi dolardaki artışın sebebini de bir nebze anlamışızdır?

Ülke genelindeki eğitim seviyesi bu kadar yerlerdeyken bizlerin de katma değeri yüksek bir meslek icra etmemiz de elbette çok da mümkün görünmüyor. Çünkü okuduğunu anlayamayan yada matematik bilgisi zayıf olan birinden ekonomiye yön veren bir mali müşavir olmasını beklemek; bu halimiz ile bizden bir WhatsApp çıkmasını beklemek kadar hayalci bir yaklaşım olur herhalde.

Peki, ne yapacağız?

Eğitimin kalitesini artırarak, toplumun bütün katmanlarına yayılmış bir toplumsal kalkınma planı hazırlayabilirsek kurtuluş reçetesini de yazmış oluruz aslında. Bizler mali müşavirler olarak bu toplumsal kalkınmaya öncü olacak bir mesleki kalkınma planı oluşturabiliriz. Fakat bu kalkınma planını ortaya koyabilmek için öncelikle meslektaşlarımızın gücünün farkına varması gerekiyor. Bildiğiniz gibi bizler hep siyasi söylemler üzerinden ayrıştırılmış ve örgütlü olarak sorunlara karşı birlikte hareket edemeyecek hale getirilmiş bir meslek camiasıyız. Esasında sorunlara karşı duyarlı bir birey olmanın yolu da eğitimden geçiyor. Çünkü kendi gelişimine önem verip sürekli kendine bir şeyler katmaya çalışan bir kişi işini layığı ile yapmak isteyen bir insandır. İşini layığı ile yapan bir insanda sorunlara karşı asla duyarsız olamaz, mutlaka çözüm üretmeye çalışan bileşenler ile birlikte hareket eder.

Budizm felsefesi ile insanlığa, sevgiye, hoşgörüye ve kardeşliğe kapılarını sonuna kadar açmış olan Tayland’da filler kutsal olarak nitelendirilir. Fakat bu filler daha çok küçükken 4 ayağından birden zincirler ile bağlanır ve zincirlerden kurtulmaya çalışırken kan revan içinde kalır.  Tayland’ı ziyarete gelen ve bu manzaraya şahit olan turistler zaman zaman bu duruma isyan ederler ama tapınak rahiplerinin cevabı da manidardır. Filler bizim için kutsal hayvanlardır fakat filler bir o kadar da güçlü hayvanlardır. Eğer filler güçlenirse daha da kötüsü gücünün farkına varırsa bizi ezer, dolayısı ile bir müddet böyle durmak zorunda, fil olduğunu fark etmemek zorunda. (8)

Bizler gücümüzün farkına varacak mıyız? Peki gücümüzün farkına vardık diyelim, örgütlü bir şekilde hareket etmeden bireysel yada ufak kitleler halinde mevcut sorunların üstesinden gelebilecek miyiz? Cevap bence hayır. O zaman yapılacak şey farkındalığı ve bireysel gelişime katkı sağlayacak eğitimleri artırmak ve mesleki kalkınmanın adımlarını atarak toplumsal kalkınma için topluma da örnek olmak zorundayız. Bireysel gelişime ve farkındalık ekseninde yapılan eğitimler ile sorunlara karşı duyarlı bireylerin sayısının artacağını ümit ediyoruz.

Sonuç olarak toplumsal kalkınma planı da, mesleki kalkınma planı da öyle üç beş kişi yada bir kaç grup ile başarılabilecek işler değil. Bu yüzden kendi özelimizde mesleğimizin tamamını bu kalkınma planına katkı sağlayacak bireyler olmaları yönünde bilinçlendirmeli, meslektaşların örnek alacağı rol modeller yetiştirebilmeliyiz.

Bu kapsamda tıpkı Köy Enstitüleri modelinde olduğu gibi her ilden mesleki kalkınma planına katkı sağlayacak gönüllü katılımcılar ile siyaset üstü bir yaklaşım geliştirerek, ortak akıl işletip bir eğitim şurası kuralım. Her ilde eş zamanlı farkındalık, bilinçlendirme ve kişilerin kendilerini geliştirmelerine olanak sağlayan eğitim çalışmaları düzenleyelim. Bu eğitim çalışmaları ile bu gün olmasa bile 5-10-20 belki de 30 sene sonra meyvesini yiyeceğimiz bir çalışmaya imza atmış oluruz. Yalnız bunu yaparken mevcut sistemin dişlilerinin yaptığı gibi; bizim gibi düşünmeyenleri ötekileştirmeyelim, kendi doğrularını söylediği için insanları uzaklaştırmayalım, hatta daha önce doğruları söylediği için önceki 9 köyden kovulanlar için bir daha asla ötekileştirilmeyecekleri bir 10. Köy olalım. Eski köye yeni adetler getirelim.

Haydi beraber toplumsal kalkınma planlarını yapmaya, haydi hep beraber mesleki kalkınma planlarımızı yapmaya ve haydi hep beraber 10. Köyü kurmaya...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir


(1) Mahfi EĞİLMEZ 16 Aralık 2012 Pazar Günkü Orta Gelir Tuzağı ve Türkiye konulu yazısından alıntılanmıştır.

(2), (3), (5), (6) Doç. Dr. Selçuk R. Şirin, “Yol Ayrımındaki Türkiye Ya Özgürlük Ya Sefalet” İsimli Kitabından Alıntılanmıştır.



(8) https://www.youtube.com/watch?v=rkMUtLtTAhg&feature=youtu.be

1 Aralık 2016 Perşembe

Kumarda Kaybeden Aşkta Kazanırmış...


16. Türkiye Muhasebe Standartları Sempozyumu Kıbrıs'ta Acapulco Resort Hotel & Casino'da gerçekleştiriliyor. Sanırım değerli yöneticilerimiz, Balkanlardan Ülkemize gelen soğuk hava dalgasından etkilenmemek için; mesleki sorunların konuşulacağı ve mesleğimize yeni bir vizyon katacak olan bu sempozyumdan vakit bulabildikleri zamanlarda otelin Aquaparkını da kullanırız diye sempozyumu Kıbrıs'ta yapmayı düşündüler. Aksi takdirde insan Türkiye'nin suyu mu çıktı da Kıbrıs'a gittiler demeden kendini alamıyor.
Yöneticilerin Kıbrıs'a gitmesine anlam veremeyen, onlar Kıbrıs'ta iken yapılandırma kabusu ile uğraşan ve bu yüzden yöneticilere kızan meslektaşlarımıza, yüzlerinde tebessüm ettirecek bir haberim var. Kıbrıs'ın 1 haftalık hava durumuna baktım, ahınız mı tuttu nedir bilmiyorum ama Kıbrıs 1 hafta boyunca sağanak yağmurlu olacakmış. :)) 

Yalnız, Kıbrıs'ta bulunan bir otelde tek eğlence Aquaparktaki kaydıraklardan kaymak değil elbette. Sempozyum sona erince otelin casinosu da gayet eğlenceli dakikalar vaat ediyor insana. Hatırı sayılır ücretler alan yöneticilerimiz rulet masasında da biraz zaman geçirip, Kasım ayındaki yoğun işlerin stresini atacaklardır elbette. Umarım şans yanınızdadır da çok kazanırsınız, belki çok kazanınca yasal olarak almamanız gereken nispi aidatları da almayı bırakırsınız, huzur haklarınızdan da feragat edersiniz belki. Ama kazanamasanız da üzülmeyin;

Kumarda kaybeden aşkta kazanırmış. Biz sizleri çok seviyoruz ve muhabbetle kucaklıyoruz... :)) 


Hasan Volkan ÇEVİK

Mali Müşavir

13 Kasım 2016 Pazar

Yıl İçinde Üçten Fazla Araba Satmak...



Soru : Merhaba bu yıl içerisinde 5 araç değiştirdim sattım bunun bir sınırı var mı? Bir araç daha alsam vergi falan çıkar mı acaba?

Sürekli olarak kar amacı güdülerek yapılan faaliyete ticaret denir. Maliye bakanlığı yıl içerisinde 3 den fazla yapılan satışları bu sebeple ticari kazanç olarak kabul ediyor. Ticari kazanç sahiplerinin vergi mükellefi olarak vergi mükellefiyetlikleri ile ilgili beyan ve bildirimlerde bulunmaları ve bu sebeple kazançlarından doğan vergileri de ödemesi gerekir. 

Noterlerde ve tapuda yapılan işlemler maliye bakanlığı tarafından takip ediliyor. 5 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde bugün yaptığınız satışlar ile ilgili vergi dairesi sizi resen vergi mükellefi yapıp hakkınızda takdir komisyonu kararlarına istinaden (yani kendilerinin belirlediği) yaptığınız satışlar ile ilgili cezalı olacak şekilde KDV ve gelir vergisi borcu çıkartıyorlar. Ayrıca resen mükellef yapıldığınız dönemden itibaren de beyanname vermeniz isteniyor. 

Eğer böyle bir durumla karşılaşırsanız, konu hakkında bilginiz yok ise ve size yardımcı olacak işinin ehli bir profesyonele de ulaşamazsanız adınıza çıkartılacak olan vergi ve vergi ziyan cezalarını gecikme zammı ile birlikte ödemeniz gerekecektir. 

Ödeyeceğiniz verginin tutarını ise şimdiden söylemek mümkün değildir. Çünkü vergi ve ceza tutarı, alım satım tutarınız ve sayısına göre vergi dairesinde oluşturulan takdir komisyonu kararına göre belirlenir. Komisyonun neye ne kadar takdir edeceğini şimdiden söylemek mümkün değildir.

Eğer bu işi sürekli olarak yapıyorsanız/yapacaksanız ileride sorun yaşamamak için vergi kaydınızı açtırmanız faydanıza olur. Yok eğer hobi amaçlı yapıyorsanız ileride sorun yaşamamak için araç alım satımını başka birisi adına yaparsanız iyi ederseniz.

Son olarak; ileride adınıza yaptığınız bu işlemlerden dolayı vergi ve ceza salınırsa kurtulmanın yolu da vardır. Onu da bu durum başınıza geldiğinde özel olarak konuşuruz… ;)

Hasan Volkan ÇEVİK

Mali Müşavir

7 Kasım 2016 Pazartesi

10. KÖY


Mersin çalıştayındaki çözüm önerilerim;

Mağdur edebiyatını bırakıp, umursamaz ve vurduymaz meslektaşları sorunların çözümüne katkı sağlayacak çalışmaların içine dahil etmeliyiz. Sorgulayan, araştıran ve çözüm üreten meslektaşların sayısını artırmalıyız.

Meslektaşlar arasındaki dayanışmayı artırmalı, meslektaşların çeşitli yollarla birbirinin kuyusunu kazmasına engel olmalıyız. Kısaca Hipokrat’ın söylediği gibi Meslektaşım kardeşimdir diyebilmeliyiz.

Siyasi ideoloji ve söylemlerden beslenen yöneticilere prim vermemeliyiz, meslek odaklı, proje üreten kişileri mesleği yöneten pozisyonuna yükseltmeliyiz.  Seçme kritelermizi değiştirmeliyiz, çünkü yöneticilerimiz biz onları seçtiğimiz için varlar. Yöneticiler bir siyasi görüşü savunduğu için değil mesleği savunduğu için seçilmeli.

Unumuzu eleyip eleğimizi asmamalıyız, gemisini kurtaran kaptan olmamalıyız. Bizi ilgilendiren bir düzenleme var diye mesleğin geri kalanını hiçe saymamalıyız. Geçmişte yapılan düzenlemeler ile bizleri parçalayıp, bölmüşler; mesleği ayrıştıracak uygulamalara el birliği ile engel olmalıyız. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için olmalıyız...

Daha yaşanabilir ve yapılabilir bir meslek icra etmek için; hakkımızı aramayı öğrenmekle kalmayıp ısrarla aramalıyız. Ne öğrenilmiş çaresizlik ne de öğretilmiş çaresizlik kaderimiz olmamalı.  Gücümüzün farkına varıp, hep beraber bizi tutan zincirlerimizden kurtulmalıyız.

O grup bu grup demeden, şucu bucu olmadan meslek için kim güzel bir şey yapıyorsa onun yanında olmalıyız. “Bizden olmayan” biri meslek için iyi bir şey yapmışsa ona kulp takmamalı yapılan iyi şeyi hep birlikte yüceltmeliyiz.

Kamu kurumlarının her istediğini yapmamalı gereksiz yükleri üzerimize almamalıyız. Tamam hepimiz her türlü yükün üstesinden gelecek kadar güçlüyüz, cep herkülüyüz ama her söyleneni yapmamalı angaryalara karşı bir arada olmalıyız.

Mesleğin gelecek planlamasını yapmalıyız. Mesleki üniversite kurulsun diye baskı yapmalıyız, gerekirse sınavları durdurmalı sistemli bir meslektaş planlaması yapmalıyız. Dünyadaki gelişmelere paralel mesleğin gideceği yeri öngörmeli ve meslektaşlarımızı ona göre yönlendirmeliyiz.

Sorunların yazılımla düzeleceğine inanan yöneticilerin aksine, duyarlı ve düzgün meslektaşları koruyacak yaptırımların uygulanmasını sağlamalıyız.

Taşın altına elimizi koymalı, güzel fikirlerimiz ve çalışmalarımız ile hep beraber sorunların düzelmesi için çalışmalar yapmalıyız. Göreceksiniz birlikte hareket edince elimiz taşın altında değil; bugün olduğu gibi bizim gibi düşünen bir başka meslektaşımızın eli ile sıkışacak...

Yukarıda saydığım çözüm önerilerini hayata geçirmek için önceden yapılmış bir uygulamayı kendimize örnek alabiliriz. Örnek alacağımız model Köy Enstitüleri. Köy enstitülerini kendimize örnek alarak bir mesleki kalkınma planı oluşturabilirz. Grigory Petrov’un Finlandiya’nın kalkınmasını anlattığı Beyaz Zambaklar Ülkesinde isimli kitabında anlatılan yaşanmışlıklar da mesleğin kalkınma planını hazırlarken bizler için ilham verici olabilir.

Kısaca; okuma yazma oranının % 5 bile olmadığı Cumhuriyet’in ilk yıllarında Köy Enstitülerinde yetiştirilen öğretmenler köylerine giderek oradaki öğrencilerini yetişiriyorlardı. Bu modeli mesleğimize neden uyarlayamayalım. Türmob üye istatistiklerine göre toplam kayıtlı üye sayısı 103.488 SMMM ve YMM’den oluşuyor. Bir kere mesleğimizde duyarlı, kendi gelişimine önem veren ve diğer meslektaşlara örnek olacak meslektaş sayısının toplam sayının % 5’inden fazla olduğunu düşünüyorum ama başlangıç aşamasında %1 oranına ulaşmak bile heyecan verici olabilir.

Amacımız yukarıda saydığımız ve daha geliştirilebilecek çözüm önerilerinin daha geniş kitlelere ulaşmasını ve benimsenmesini sağlamak.  Bunun için bir eğitim müfredatı hazırlayalım, sosyal ve kültürel etkinlikler düzenleyelim. Bu etkinlikler ile kendini geliştirmek ve değişimin parçası olmak isteyen meslektaş ve adaylarını bu düşünceler ile buluşturalım. Etkinliklere katılanlara sürekli ve hiç yılmadan yukarıda saydığımız çözüm önerilerini anlatalım. Bu yol ile çözüme ulaşmak zor olacak, epey bir zaman alacak ama inanıyorum ki damlaya damlaya göl olacağız, zamanla çoğalacağız. Bugün göremesek bile ısrarla devam ettirilen bu faaliyetlerin uzun vadede mutlaka fayda sağlayacağını düşünüyorum.

Aynı amaç etrafında farklı illerden bir araya gelen mestaşlarımızın, bulunduğu illerde eş zamanlı olarak yapacağı bu faaliyetler tüm ülkede yapmayı planladığımız organizasyon için de bir farkındalık oluşturup, duyarlı meslektaşlarımızı heyecanlandıracaktır diye düşünüyorum.

Hepiniz eminim başka gruplar içerisinde de yer almışsınızdır yada bu grupları görmüşsünüzdür. Maalesef mevcut gruplar kendileri gibi düşünmeyenleri yada kendi doğrularını söyleyenleri ötekileştirip, zamanla meslek için çalışma azmini kırmakta ve sonuçta kendileri gibi birer birey olmaya zorlamaktalar.

İşte bu yüzden bizler eski köye yeni adetler getirelim el birliği ile 10. Köy olalım. Bu öyle bir köy olsun ki kendi doğrularını söylediği için önceki 9 köyden kovulan meslektaşlarımız özgürce kendi fikirlerini 10. Köy’de ifade edebilsinler. Farklı fikirlerin kargaşa değil zenginlik yaratabileceğini herkese gösterebilelim.

Tıpkı gerçek bir köy gibi kendi ürünlerimizi kendimiz yetiştirelim. Sabah kalkıp ineğini sağan bir köylünün taze taze sütünü içip, kendi yetiştirdiği tavukların çift sarılı yumurtası ile kahvaltıya oturması gibi öyle bir sistem geliştirelim ki kendi bilgilerimizi üretelim, dile getirdiğimiz fikirlerimiz kendi mahsülümüz olsun. Genetiği değiştirilmiş fikirleri savunarak sonraki nesilleri zehirlemektense, organik fikirlerimiz ile bizden sonraki nesillere daha yapılabilir bir meslek, çok daha zevk alarak yaşanabilecek bir hayat bırakabilelim. Hatta hemen yapalım, çok çalışalım, bu söylediklerimi bizde bir an önce yaşamaya başlayalım. Hayattan ve mesleğimizden keyif alalım, güler yüzlü olalım, kitap okuyalım, şiir yazalım, şarkı söyleyelim, topluma faydalı bireyler olalım.

Haydi hep beraber 10. Köy’ü kurmaya...

Hasan Volkan ÇEVİK

Mali Müşavir

5 Kasım 2016 Cumartesi

Miniklerin Mutluluğuna Paha Biçilemez. Örnek Olmalıyız...


04 Kasım 2016 Cuma günü Mali Müşavirler Eğitim ve Dayanışma Derneği olarak Atatürk Çocuk Yuvası’nda kalan miniklerimizi ve çalışanlarını ziyaret ettik. 1921 yılından beri faaliyet gösteren yuva, o yıllarda ülkenin bağımsızlığı için kendini feda eden şehitlerimizin çocuklarına ev sahipliği yapmış. Bugün de 0-3 yaş aralığında olan yaklaşık 50 çocuğumuza yuva vazifesi görüyor.

Yuvada yeni doğmuş, yoğun bakımdan henüz çıkıp gelmiş 1 aylık bebek de var, 3 yaşında yerinde duramayan gözlerinden sevgi fışkıran çocuklarımız da var. Kurum çalışanları son derece güler yüzlü ve çocuklar ile alakalı. Birçoğumuzun kendi çocuklarımıza bile yeri geldiğinde tahammülü yokken kurum çalışanları son derece kutsal bir görevi yerine getiriyorlar. Annesi olmayan minik bebeklere annelik yapıyorlar, gönülleri o kadar büyük ki sevgiye muhtaç bütün yavrular ile sevgilerini paylaşıyorlar.

Kurum 3 yaşına kadar bebeklere bakıyor, 3 yaşından sonra sevgi evlerine oradan yaşları ilerledikçe başka birimlere aktarıyor ve 18 yaşına gelinceye kadar vazifesini yürütüyor. Yalnız 18 yaşına gelince vazife bitmiyor, çocuk reddetmediği sürece çocuklarla iletişim de devam ediyor. Kurumun müdiresi gururla ve sevinçle yuvada yetişmiş ve aynı yuvanın bahçesinde düğünlerini yapan çocukları olduğunu söyledi. Aynı zamanda yuvada yetişmiş çocukların devlet memuru olma hakkı da var.

Yuvadaki bebekleri şartları taşımanız kaydı ile evlat edinebiliyor ya da yine şartları taşımak kaydı ile koruyucu aile de olabiliyorsunuz. Ziyaretimiz esnasında müdire hanım bir ailenin yakın zamanda gözleri görmeyen bir bebeği koruyucu aile olarak yanına aldığını ifade etti. Bu dünya böyle yüce gönüllü insanlar sayesinde dönüyor.

Yaşları 2-3 arasında olan minikleri bizimle vakit geçirmeleri için dışarı çıkardılar. Bahçede top oynadık, salıncakta sallandık, arabaya bindirdik, kaydıraktan kaydırdık. Hepsinin gözleri pırıl pırıldı, çocuksu masumiyetleri, her şeyi anlayan ama hiçbir şeyden haberi olmayan halleri, güzel yüzleri, mutlulukları, hadi içeri giriyoruz deyince hiç itiraz etmeden teker teker uslu uslu içeri girmeleri hala gözümün önünde. Hepsi çok güzeldi, hepsi çok tatlıydı, hepsi bizim canımızdı.

Bu yazıyı yazarken gözümdeki yaşlara engel olamıyorum, karşımda 2 yaşındaki kızım uyuyor, o üşümesin diye ısıtıcıyı açtım. Evet, yuvadaki yaşam koşulları çok iyi, evet belki şu an yattıkları yer sıcak üşümüyorlar ama benim kızıma sarıldığım gibi onlara sarılan bir babaları yok ve bu çocukların bir tarafları hep soğuk. Bugün gidip bir nebze de olsa içlerini ısıtabildiysek ne mutlu bize.

Hayat o kadar zor ki, biz bu yaşımızda yer yer bu zorluklarla uğraşamazken bu minikler küçücük yaşta çok büyük bir şeyi göğüslemek zorunda kalıyorlar ona rağmen yüzlerinden gülümseme hiç eksik olmuyor. Allah hepsinin bahtını güzel yapsın.

Bu gibi etkinliklerin hem hayata hem de mesleğimize bakış açımızı olumlu anlamda değiştireceğini düşünüyorum. Vereceğimiz destek ve yapacağımız yardımlar ile çocuklarımızın hayatlarında da olumlu anlamda bir iyileşme olmasını ümit ediyorum.

Koca koca şirketlerin muhasebesini tutabilirsiniz, en karmaşık mizanları yorumlayıp bir sonuç çıkarabilirsiniz, çok güzel konuşup toplulukları kendinize hayran bırakabilirsiniz, her gün daha çok para kazanmak için kafanızı patlatabilirsiniz, en güzel arabalara binip, en iyi yemekleri yiyebilirsiniz, en güzel ve en büyük makamlara da gelebilirsiniz ama bunların hiç biri ufacık bir çocuğu mutlu ettiğinizde, onun gözünde gördüğünüz ışıltıdan, gülümsemesine sebep olmaktan daha fazla haz veremez.


İşte bu yüzden hem topluma hem de bizimle aynı mesleği icra eden insanlara örnek olup, bu şekilde örnek olacak farkındalık yaratacak etkinlikleri çoğaltmamız, gözlerinde mutluluğu gördüğümüz miniklere daha çok vakit ayırmamız lazım. Bundan sonra miniklere fayda sağlayacak kalıcı eserler yapmaya çalışacağız. Herkesi, bu etkinlikleri takip edip elinden geldiği kadar katkı sunmaya davet ediyorum. Bir kere de sizinle gidelim, çocukların gülüşünün müptelası olacaksınız…

Hasan Volkan ÇEVİK

2 Kasım 2016 Çarşamba

Hayaldi Gerçek Oldu... (Mersin Çalıştayı)


04 Temmuz 2009 tarihinde Gelecek Bir Gün Gelecek isimli bir yazı yazmıştım. Bahsini ettiğim yazıda "Benimle aynı düşünceyi taşıyan arkadaşların olduğunu çok iyi biliyorum. Yapmamız gereken sadece bu insanları bir araya toplayabilmek..." yazmıştım. Belki biraz geç oldu ama bu toplanmayı nihayet 30 Ekim 2016 tarihinde Mersin'de gerçekleştirebildik. Bu toplantının gerçekleşmesine ön ayak olan ve katılarak toplantının bir anlam kazanmasına sebep olan bütün meslektaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum.

Mesleğe başladığım günden bu yana aynı amaçlar etrafında birleşmiş insanların dayanışma içerisinde oldukları takdirde hem mesleki sorunların üstesinden geleceğine, hem de mesleğimizi hak ettiği seviyeye çıkaracağını düşünüyorum. 2008 yılından itibaren yazdığım mesleğe ve meslektaşlarıma bakış açımı açık bir şekilde ortaya koyduğunu düşündüğüm kitapçığı toplantı gününde meslektaşlarımız ile paylaştım. Fakat yeterli sayıda olmadığı için toplantıya katılan herkese bu kitapçığı veremediğimden buradan da paylaşmak istedim. 

http://online.fliphtml5.com/hzui/geli/#p=1 >>> Bu linke tıklayarak Mersin Çalıştayı için hazırladığım yazılarımdan oluşan çalışma kitabını bilgisayarınıza indirebilir ve inceleyebilirsiniz.

Farklı fikirlerin ve farklı karakterlerin ilk defa bir araya geldiği ve bundan sonra da devam ettirilecek olan bu toplantının ardından sonuç bildirgesi değil başlangıç bildirgesi yayınlanmasını bekliyorum. Bu bir hayaldi ve bu hayal gerçekleşti. Bakalım bu toplantıların sonucu hayalini kurduğumuz gibi birlik ve beraberlik ile güzel projeler ortaya koyarak mutlu bir şekilde devam edebilecek mi?

Farklı fikirler ve farklı söylemleri bir zenginlik olarak kabul edip yolumuza devam etmek istiyoruz ama eğer bu iş ben merkezci ego savaşına dönüşürse üzülerek söylemeliyim ki sadece farklı illerden farklı meslektaşlar ile tanışmış olmaktan öte gidemeyiz. 

Toplantının sonunda dillendirilen bir grup olalım, seçimlere gidelim, Türmob'a gidelim türünden söylemlerin ilk toplantıya uygun olmadığını, mesleki ve toplumsal kalkınmayı sağlamanın seçimlere girmekten çok daha büyük bir fayda sağlayacağına inanıyorum. 

Farklı illerde, derdimiz seçim olmadan verilecek birlik beraberlik ve dayanışma mesajlarının, eğitim çalışmalarının, rol modeller olarak meslektaşın vurdumduymazlıklarının önüne geçilmesinin, meslektaşların hakkını arayan bireyler olmalarının sağlanmasını daha ulvi bir iş olarak görüyorum. 

Mesleki Aktivistler Topluluğu'nun bu gibi mesajları veren yazılarını aşağıya aktarıyorum.

Çalıştayın sonlarına doğru bir meslektaşımız "Ankara'dan gelen gruplar birlikte hareket ediyorlar mı?" diye çok doğru bir soru sormuştu. İnsanlar sadece siyasi söylemleri yüzünden ayrışmazlar. Mesleki faaliyetlerinde takındıkları tavır, egolarına ve hırslarına yenik düşüp ben merkezci olmaları, kendisi gibi düşünmeyenleri ötekileştirme gibi durumlarda insanları birbirinden ayrıştırabilir. Bu çalıştayda bir araya gelen gruplar için de beklenen en büyük tehlike bu ayrışmaların olabilme ihtimalidir. 

Egolarımızı bir kenara bırakarak, kimseyi ayrıştırmadan; ortak akıl ve hareket birliğinin sağlanması ile tüm Türkiye'de mesleğin kalkınma planını yapmış, parmakla gösterilecek bir yapı kurulabileceğini düşünüyorum. 

Sonraki toplantılarda görüşmek üzere...

https://meslekaktivistleritoplulugu.wordpress.com/2016/02/14/seviyoruz-seviliyoruz/

https://meslekaktivistleritoplulugu.wordpress.com/2016/02/03/secime-girerseniz-2-oyunuz-hazir/

https://meslekaktivistleritoplulugu.wordpress.com/2016/01/19/meslek-odasi-secimleri-nasil-yapiliyor-diye-merak-edenler-iste-gercek/

21 Ekim 2016 Cuma

Bizden Bir WhatsApp Çıkar Mı?



WhatsApp geçtiğimiz dönemde 19 milyar dolara satıldı, duymuşsunuzdur. Rakam beni şaşırttığı için merak edip Türkiye’nin en büyük şirketlerinin Pazar değerine baktım. Türk Telekom, TÜPRAŞ, THY ve Petrol Ofisi’nin piyasa değerlerini topladığınızda hepsi bir WhatsApp etmiyor. Peki nedir bu WhatsApp? Madem bu kadar kıymetli bizde neden olmasın?

Peki bu kadar büyük bir değeri yaratan WhatsApp’ta kaç kişi çalışıyor? Duymadıysanız yazayım, 53! Nasıl oluyor da 53 kişinin kurduğu bir şirket Cumhuriyet tarihimiz boyunca kurduğumuz, devlet himayesiyle koruduğumuz ve her biri uzunca bir süre tekel olarak el üstünde tutulmuş dev şirketlerimizden daha kıymetli oluyor. On binlerce çalışanı, binlerce gayrimenkulü, uçağı, gemisiyle toplayıp satsanız bu şirketler kadar basit bir uygulama etmiyor piyasada. Bu hesapta sizce de bir gariplik yok mu? Ya da tersinden soralım, eğer bu hesap doğruysa biz neden bu yeni piyasada top koşturmuyoruz? Evet, soru basit: Bizden bir WhatsApp çıkar mı?

Yetişkin kuşağımız inovasyonda çuvallamış durumda o halde umut gençlerde. Peki çocuklarımıza bu yeni WhatsApp ekonomisinde rekabet edebilecekleri becerileri kazandırabiliyor muyuz? Ülke olarak genç nüfusumuzu bu yeni dünyaya acaba gerektiği gibi hazırlayabiliyor muyuz? Hayır ve hayır. OECD ülkeleri arasında ileri derecede problem çözen gençlerin oranında sonuncu sıradaki yerimizi Şili ve İsrail ile paylaşıyoruz. Aldığımız puan OECD ortalamasından yaklaşık 50 puan geride (ki bu puan farkı yaklaşık 1,5 yıllık öğrenim eksikliğine denk geliyor).


Modern dünyada bilgiye dayalı yeni bir ekonomi kuruluyor. Bu ekonomide rekabet edebilmek için ileri teknolojiye dayalı sektörlerde çalışacak insanları yetiştirmemiz gerekiyor. Maalesef ne bilgiye erişimde ne de problem çözme becerelerinde durumumuz parlak değil. Bizden bir WhatsApp çıkması için bilgiye erişimin de eleştirel düşüncenin de ülke ekonomisinin temel sorunu olduğunu kabul etmemiz ve buna göre adım atmamız gerekmektedir. Bunu başardığımız zaman bu topraklardan bir değil onlarca WhatsApp çıkacağına inancım tam. O vakte kadar inşaata devam...! 

(Selçuk R. ŞİRİN'in Yol Ayrımındaki Türkiye - Ya Özgürlük Ya Sefalet isimli kitabından alıntılanmıştır.)

10 Ekim 2016 Pazartesi

Mali Müşavirlik Defter Tutma Sistemi Sil Baştan...



"Zamana Dayalı Ücret Sistemi" için çalışmalar uzun zamandır sürüyor. Türmob'un yapamadığını Maliye; Mali Müşavirlerin Defter istatistiklerini çıkararak yaptı. 

Maliye Bakanlığı tarafından gönderilen Beyannameler üzerinden Yapılan İstatistiklerde 1.000 Beyannameden daha fazla Beyanname gönderen yani 1000 üstü müşterisi olan Mali Müşavirler Tespit Edildiğini ve bu defterlerde denetimlerde mesleki özenin gerektiği kadar gösterilmediği ve bu Mali Yapı açısından sorunlar doğurduğu dile getirilerek her Mali Müşavirin deftere belli bir süre zaman ayırması gerekiyor diyerek; her Mali Müşavire 100 puanlık defter tutabilme ve üzerinde defter kabul edememe şartı getirilecek, yanında Mali Müşavir, Mali Müşavir Stajyeri çalıştırdığında ek puanlar ile 140'ı aşamayacağı ve iki ortaklı ofislerde 240 Puandan fazla defter alamaması üzerine kurulu bir sistem 2016 sonuna ya da 2017 ilk çeyreğe yetiştirilmeye çalışılıyor. 

Bu şuna aykırı buna aykırı söylemleri gelebilir ama lütfen bir mükellef geldiğinde alttan tahsilat sorunu yaşadığınız ucuza defter tutmak zorunda olduğunuz mükellefleri gönderdiğinizi ve her gelen mükellefte şartlarınızı bir adım ileriye taşıdığınızı ve hakkını aldığınız az mükellef ile çalışarak kendinize ve sevdiklerinize daha fazla zaman ayırdığınızı düşünün. Bir de mükellef sorun çıkardığında puanımı kullanıyorsun istemiyorsan hemen gelip defterini alabilirsin deme lüksünü ve siz gönderdiğinizde anında başka bir Mali Müşavir bulamadığını düşünün ve bunun mesleğe kattığı karizmayı. :)Az Mükellef, Az İş, Hakkını alacağımız ücretler ve Mesleki Karizma...


Ortaya Bir şey attın uygulaması imkansız diyecekler olmasın diye de Mali Bakanlığından Mükellef İstatistiklerini ve Türmob’tan Mali Müşavir İstatistiklerini alarak bir çalışma yaptım buna göre;

Ağustos 2016 Döneminde verilen Katma Değer Vergisi Mükellefleri sayısı : 2.482.241 

Ağustos 2016 Döneminde bürosu olan Mali Müşavir Sayısı ise 55.174 

Hepimiz hesap bilen insanlarız bu iki sayıyı birbirine böldüğümüzde, 2.482.241/55.174=45 sayısı her Mali Müşavire düşen Müşteri sayısı olarak karşımıza çıkmaktadır ve bu 45 rakamının içerisinde 760.392 Basit usul 1.817.553 G.M.S.İ. Mükellefi de bulunmamakta.
 
Basit Usulde Mali Müşavir Başına Düşen Sayı : 760.392/55.174 =14

G.M.S.İ. Mükelleflerinden Mali Müşavir Başına Düşen Sayı ise : 1.817.553/55.174=33

Hadi G.M.S.İ. için 1/3 ünün kendi beyannamesini kendinin verdiğini düşünelim yine oradan 20 mükellef gelebilir. Basit Usul için de bu sistem Esnaf ve Sanatkarların Defter Tutmasının da önüne geçmiş olacak ve bugüne kadar gelmeyen Basit Usul Mükellefleri de bizleri bulmak zorunda kalacak.


Peki bu 45 mükelleften (Basit Usul ve G.M.S.İ.Hariç) alacağınız Mali Müşavirlik ücreti şuan aldığınız rakamlarla aynı mı olacak KESİNLİKLE HAYIR. 

Puanınızı Kullanan bir mükellef size hangi konuda baskı yapabilir acaba? Veya Tüm Mali Müşavirler ortama 30-50-60 Defter aralığındayken defterini almakla tehdit edebilir mi? Diyelim ki etti ve defteri aldı diğer Mali Müşavire şuan olduğu gibi rahat gidebilir mi? 

Özetle Dostlar Bu Puan Sistemini Sonuna Kadar Destekliyor ve Mesleğe Ciddi Bir Karizma Katmasının yanı sıra Tahsilat Problemini de çok düşük oranlara getireceğine ve Haksız Rekabeti de ciddi bir oranda düşüreceğini yukarıdaki hesaplama sonucundan da rahatlıkla çıkarabilirsiniz.


Sorularınız ve konu üzerine yorumlarınızı iletmeniz için Mali Adresim : serkantavsann@gmail.com

S.M.Mali Müşavir Serkan TAVŞAN

6 Ekim 2016 Perşembe

Sofrada Ekmek Derdi Varken Öğretmene Zam!


Türkiye, ekonomik anlamda şimdiye kadar geldiği noktaya eğitime öncelik vermek zorunda kalmadan gelebilmiştir. Ancak Türkiye'nin orta gelir tuzağını aşıp yurttaşlarına dünyadaki gelişmiş ekonomilerin sunduğu yaşam standardını sunabilmesi için katma değeri yüksek sektörlerde istihdam yaratacak işgücü yetiştirmekten başka çaresi yoktur.
Dünya çoktan bunun farkında ama biz de uyansak iyi olacak çünkü eğitim demek ekonomi demektir. Tam da bu nedenle asıl sofrada ekmek derdi varken öğretmenlere daha fazla maaş vermek gerekiyor. (Selçuk R. ŞİRİN'in Yol Ayrımındaki Türkiye - Ya Özgürlük Ya Sefalet isimli kitabından alıntılanmıştır.)

5 Eylül 2016 Pazartesi

6745 Sayılı Yasanın Meslektaşları İlgilendiren Bölümleri



20.08.2016 Tarihinde Meclis’te kabul edilen ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmayı bekleyen 6745 Sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve KHK’lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un bizleri ilgilendiren maddeleri;

- Madde 51: Terör nedeniyle hayatını kaybedenlerin yakınlarının alacakları araçlarda ÖTV yok.

- Madde 54: Şehir içi taksi, dolmuş, servis, minibüs, midibüs ve otobüs taşımacılığı faaliyeti ile ticari yük taşımacılığı faaliyeti dolayısıyla bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan mükelleflerin yenilemek amacıyla alacakları sıfır araçlarda ÖTV yok.

- Madde 60: Ay içinde 30 günden az çalışan öğrenciler (part time çalışanlar) için GSS primi ödeme zorunluluğu kaldırılmıştır. (01.10.2016)

- Madde 62: BAĞ-KUR sigortalılarına prim, idari para cezası ve g.zammı olmaması şartı ile prim ödemelerinde yaklaşık 83-TL tutarında olacak 5 puanlık indirim geliyor. Uygulama 01.10.2016 tarihinden itibaren başlayacak.

- Madde 63: Ay içinde 20 gün ve daha az çalışanlar için eksik günlerine ait GSS primlerini 30 güne tamamlama zorunluluğu getirilmiştir. Eksik çalışılan günlerin GSS primi sigortalı tarafından ödenecek. (01.10.2016)

- Madde 71: 50 işçiden az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için iş sağlığı ve güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu 01.07.2017 tarihine ertelenmiştir.

Hasan Volkan ÇEVİK
SMMM

4 Eylül 2016 Pazar

6736 Sayılı Kanun Sirküleri


SİRKÜLER                                                                                                Ankara, 04/09/2016

Sayı: 2016/08-002



KONU: 6736 Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun

19.08.2016 Tarih ve 29806 Sayılı Resmi Gazete’de 6736 kanun ve bu kanuna bağlı yaklaşık 160 sayfalık vergi tebliği ile yaklaşık 60 sayfalık SGK ile ilgili genelge yayımlanmıştır.

Bu sirküler ile 6736 sayılı kanun ile tebliğ ve genelgede yer alan meslektaşlarımızı öncelikli olarak ilgilendiren hususlara ve maruz kalacakları sorulara yer verilmeye çalışılmıştır.

Müteşebbislerin iş ve yatırım kararlarına daha sıhhatli bir şekilde odaklanmalarına imkân sağlamak amacıyla hazırlanan 6736 sayılı yasa müteşebbislerin, özellikle de işini düzgün yapmayan çetrefilli yollara girmiş müteşebbislerin tam anlamı ile imdadına yetişmiş durumda. Fakat maalesef bu yasadan meslektaşlarımız, hem ekstra iş yükü getirecek olması bakımından hem de yaptığımız işi itibarsızlaştırdığından dolayı son derece muzdarip durumdalar.

Meslektaşlarımızın vakit bulup uzun kanun ve tebliğleri inceleyememe ihtimalini düşünerek kanunun önemli gördüğümüz noktalarını soru cevap şeklinde hazırlanmış bu sirküler ile meslektaşlarımızın istifadesine sunmak istedik. Bu kanun ile ilgili bir eğitim çalışması düzenlemiş olmak ile birlikte gelen talepler doğrultusunda bu kanun ile ilgili eğitimlerimiz de devam edecektir.


Gayet anlaşılır olduğunu düşündüğümüz bu çalışma umarız dernek üyesi olan olmayan bütün meslektaşlarımıza fayda sağlayacaktır.

6728 Sayılı Kanun Sirküleri



SİRKÜLER                                                                                                Ankara, 03/09/2016

Sayı: 2016/08-001



KONU: 6728 Sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

            09.08.2016 Tarih ve 29796 Sayılı Resmi Gazete’de 6728 sayılı kanun yayımlanmış ve bu kanuna bağlı tebliğler de sirkülerin yayımı tarihinde taslak halinde yayınlanmayı bekliyordur.

Taslak Halinde Bulunan 6728 Sayılı Kanuna Dair Tebliğler;

-          KDV Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı (Seri No:8)
-          Gider Vergileri Genel Tebliği Taslağı (Seri No: 91)
-          293 Seri No.lu Gelir Vergisi Tebliği
-          Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği Taslağı (Seri No: 60)
-          492 Sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği Taslağı (Seri No: 77)


Bu sirküler ile 6728 sayılı kanun ve tebliğ taslaklarında meslektaşlarımızı öncelikli olarak ilgilendiren hususlara yer verilmeye çalışılmıştır.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla hazırlanan 6728 sayılı yasa her ne kadar adı gibi yatırım ortamını iyileştirecek konuları barındırsa da maalesef her zaman olduğu gibi meslektaşlarımıza da ekstra yükler getirecek düzenlemeleri de içerisinde barındırıyor.


Meslektaşlarımızın kanun ile getirilen yeni düzenlemeleri iyi değerlendirmesini ve yapılan değişikliklere hızlı bir biçimde adapte olmalarını temenni ediyorum. Dernek olarak eğitim çalışmaları düzenleyerek, dernek üyesi meslektaşlarımızın yapılan değişikliklere hızlı bir şekilde adapte olmalarını sağlamaya çalışacağız. 

26 Ağustos 2016 Cuma

İşe Giriş ve Çıkış Bildirgeleri İçin Yeni Düzenleme


Birden fazla sigortalı çalıştıran işverenler için işe giriş ve işten ayrılış bildirgesinin toplu olarak alınmasına yönelik olarak “İşveren-Sigortalı İşe Giriş ve İşten Çıkış Bildirgeleri (4/a)” programına “Toplu işe giriş ve ayrılış bildirge girişi” menüsü ilave edilmiş olup; işverenler bu menü aracılığı ile toplu olarak giriş ve çıkış bildirgelerini gönderebileceklerdir.
Programcılar mevcut sisteme adapte olana kadar paylaştığım link aracılığı ile toplu giriş ve çıkış yapabilirsiniz...
https://uyg.sgk.gov.tr/SgkTescil4a/ >>> Uygulamaya linki tıklayarak ulaşabilirsiniz...
Ayrıca;

25.08.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik ile işe giriş ve çıkış bildirgelerinin verilme süreleri ile ilgili de yeni düzenlemelere gidilmiştir. Yönetmeliğin ilgili maddeleri gayet anlaşılır olduğu için aynen aktarıyorum.


4 Ağustos 2016 Perşembe

Yeni Nesil Yazar Kasa Kullanma Zorunluluğu Uzatılmıştır

Yeni Nesil Yazar Kasa Kullanma Zorunluluğu; 01.10.2016 tarihinde geçecek olanlar hariç olmak üzere, 01.01.2018 Tarihine Uzatılmıştır.
426 Nolu VUK Tebliği'nin (c) maddesi daha önce 466 Nolu VUK Tebliği İle düzeltilmiş ve yeni nesil yazar kasa alma zorunluluğunun tarihleri 2014 yılı satış tutarlarına göre belirlenmişti. 2014 yılı satışları 500 bin lira ile 150 bin lira olan mükellefler için yeni nesil yazar kasa kullanma mecburiyeti 01.10.2016 tarihinde başlayacak olduğundan; 2014 yılı satışları bu tutar aralığında olan mükellefler için bir uzama söz konusu değildir. Bir önceki gönderide yapılan yanlış bilgilendirme için herkesten özür dileriz...

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Cep Herkülü Mali Müşavirler...



22 Mayıs 2015 tarih ve 29363 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan SMMM ve YMM'lerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin "Tabela Asılması" başlıklı 15. maddesinin (d) bendinde "Tabelaların mavi zemin üzerine beyaz yazılı olması ve bunlarda Birlik adına tescilli Mm logosunun kullanılması zorunludur" denilmektedir.

Hepinizin malumu olduğu bu ön bilgiden hemen sonra yazının başlığını oluşturan konuya değinmek istiyorum. Bazen sabrımızın son noktasına kadar getiren, zaman zaman hatta sıkça özel hayatımızda sıkıntılara yol açan angaryalar ve bu angaryaların ağırlaştırdığı  üstümüzdeki mesleki yükler bütün meslektaşlarımızın ortak sorunu. 

Angaryalar ve üzerimizdeki gereksiz iş yükü bütün meslektaşlarımızın ortak sorunu olmasına rağmen maalesef bu sorunun düzelmesi için meslektaşlar gerekli duyarlılığı gösteremediği gibi bu sorunların çözülmesi için çalışmalar yapması gereken mesleki yöneticilere de gerekli baskıyı kuramamakta ve nasıl bir angarya yada gereksiz iş yükü gelirse gelsin o yükten kurtulmak yerine hemen yükün altına girip adeta bir halterci edası ile o yükü de kaldırma telaşına düşmektedirler. 

Daha önce defalarca bu kabullenmişliğin sebebinin ne olabileceği ile ilgili yazılar yazdım. Bu yazıyı okuyan meslektaşlarımında bu kabullenmişlik ile ilgili farklı fikirleri olduğuna eminim. Fakat galiba bu sefer gerçek sebebi buldum ve sebebi bulunca bu kabullenmişliği sonlandıracak çözüm de beraberinde gelmiş oldu.

Yazının başında tabelalarımızın mavi zemin üzerine beyaz yazılı olması zorunluluğunu içeren yönetmeliği sizlerle paylaştım. Renklerin insanlar üzerindeki etkisini araştıran araştırmacılar; mavi rengin yalnızlığı, üzüntüyü, depresyonu, bilgeliği, güveni ve sadakati simgelediğini; mavi rengi tercih edenlerin kişilik analizlerinde bu kişilerin toleranslı, az ile yetinen kişiler olduğu, sabırlı ve metanetli oldukları belirtilmiş, bunun yanında fedakar oldukları ve ailesi, arkadaşları ve iş hayatında oldukça özverili olduklarından bazen bu durumun suistimallere sebebiyet verebileceğinden bu kişilerin dikkatli olmaları tavsiye edilmiştir. 

Mavi ve açık mavi boyanmış ortamların ise verimliği ve performansı artırdığı hatta ve bence en önemlisi ağırlık çalışanların, mavi renkteki salonlarda daha yüksek ağırlıklar kaldırdığı gözlemlenmiştir.

İşte bu son paragraftan tabelalarımızın neden mavi zemin üzerine beyaz yazılı olması gerektiğini daha iyi anlıyoruz. Sanırım eğer başka bir rengi kullanıyor olsaydık bizler bu kadar yükü kaldıramazdık.

Hepsinin birer "Cep Herkülü" olduğunu düşündüğüm saygı değer meslektaşlarım eğer sorunlar karşısında çözüm için birlikte olamayacak ise, mesleki hayatında siyasi ideolojilerini mesleğinden önde görmeye devam edecek ise, sadece dert yanıp sızlanmayı bırakamayacak ise, mesleğinin değerini ve önemini idrak edip haklarını arayamayacak ise; yetkililerimizden acilen renklerimizin değiştirilmesini ve insan psikolojisi üzerinde daha olumlu etkiler oluşturan (örneğin; Turuncu gibi) renklerin kullanılmasını önemle rica ediyorum. Belki zamanla seçilen rengin etkileşimi ile meslektaşlarımız içinde bulunduğu olumsuz durumların üstesinden gelebilir ve üstündeki yüklerden de kurtulabilir.

Cep herküllerim benim...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

13 Temmuz 2016 Çarşamba

Saydıranlar Utansın... (Kekliğimi Vurdular... :)) :)

Bizlere fatura da saydırdılar ya helal olsun. Sanırım birileri bizim sabrımızı deniyor; anketör olduk, yoklama memuru olduk bir faturaları saymamıştık tam oldu. Köyden indim şehre filmindeki altın sayma sahnesini mesleğimize uyarladık, sisteme mizahi bir dille eleştiri getirelim istedik. Umarım ses getirir ve bu ucube uygulamayı kaldıracak olan yetkili kurumlara kadar ulaşır. Lütfen yeteri kadar ses getirmesi ve meslektaşların tamamının haberdar olması için paylaşınız.




14 Nisan 2016 Perşembe

Elektronik Tebligat Tuzağına Dikkat..!!!

ELEKTRONİK TEBLİGAT TUZAĞINA DİKKAT

456 Sıra numaralı VUK Tebliği’ne göre;

Elektronik Tebligat zorunluluğunun başladığı 1 Nisan 2016’dan sonra mükellefiyet tesis ettiren;

Kurumlar Vergisi mükelleflerinin işe başlama tarihini takip eden 15 gün içerisinde;

Gelir Vergisi mükelleflerinin ise; mükellefiyet tesisi sırasında Elektronik Tebligat Talep Bildiriminde bulunmak zorundadır.

Zamanın müracaat edilmemesi durumunda Kanunun Mükerrer 355 inci maddesindeki cezai müeyyide uygulanır. 2016 yılı için;

1-Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 1.370-TL. tutarında

2- İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı b.usulde tespit edilenler hakkında 690-TL. tutarında ceza uygulanacaktır.

Gelir vergisi mükelleflerinin mükellefiyet tesisi sırasında elektronik tebligat talebinde bulunması adeta bir tuzak uygulama gibi olmuş.

Bu tuzağa düşmemek için meslektaşlarımızın müşterilerini uyarmaları yerinde olacaktır. Gelir vergisi mükelleflerine ait mükellefiyet tesis işlemleri genel itibariyle meslektaşlarımız tarafından yerine getirilir. Gelir vergisi mükelleflerine ait işe başlama bildiriminde bulunurken e-tebligat başvuru evraklarının da verilmesi uygulanacak olası bir cezanın önüne geçecekmiş gibi görünse de; bu durumda da önümüze yine tebliğde geçen vekalet zorunluluğu engeli çıkmaktadır.

Bu durumda mükellefiyet tesisi için başvuracak olan meslektaşlarımızın yada çalışanlarının elektronik tebligat sistemi ile ilgili işlemleri yapmaya yönelik özel yetki içeren noterde verilmiş vekâletnameyle başvurmaları gerekecektir. Aksi durumda yapılan başvurular ilgili tebliğ uyarınca kabul edilmeyecektir.

Kurumlar vergisi mükellefleri için ayrı gelir vergisi mükellefleri için ayrı olarak ele alınan bu düzenleme uygulamada bir çok gelir vergisi mükellefinin ceza riski ile karşı karşıya kalmasına sebep olacaktır.

Bizler meslektaşlar olarak müşterilerimizi uyaralım önlemlerimizi alalım tamam ama lütfen sayın gelir idaresi de yapacağı bir düzenleme ile bu çelişkili uygulamayı düzeltsin.

Mükellefiyet türüne bakılmaksızın; “mükellefiyet tesis ettiren bütün mükelleflerin işe başlama tarihinden itibaren 15 gün içerisinde e-tebligat başvurusunu yapmaları gerekmektedir.” şeklinde getirilecek bir düzeltme ile adeta tuzak olan bu uygulama da düzeltilmiş olacaktır.

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir


25 Mart 2016 Cuma

Türmob’un Gözünde Mali Müşavirler…



Türmob verilerine göre meslektaş sayısı;

SMMM : 97.274
YMM    :   4.701

Sonuç: Türmob'un; Mali Müşavirleri hiçe sayan yapısının mutlaka değişmesi gerekmektedir. 

Azınlığın çoğunluğu; üstelik çoğunluğun haklarını hiçe sayarak yönettiği sistem kaldırılmalı; yerine çoğunluğun; azınlığın haklarını da gözeterek yöneteceği yeni bir yönetim tarzı geliştirilmelidir. 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...