Mersin
çalıştayındaki çözüm önerilerim;
Mağdur
edebiyatını bırakıp, umursamaz ve vurduymaz meslektaşları sorunların çözümüne
katkı sağlayacak çalışmaların içine dahil etmeliyiz. Sorgulayan, araştıran ve
çözüm üreten meslektaşların sayısını artırmalıyız.
Meslektaşlar
arasındaki dayanışmayı artırmalı, meslektaşların çeşitli yollarla birbirinin
kuyusunu kazmasına engel olmalıyız. Kısaca Hipokrat’ın söylediği gibi
Meslektaşım kardeşimdir diyebilmeliyiz.
Siyasi
ideoloji ve söylemlerden beslenen yöneticilere prim vermemeliyiz, meslek
odaklı, proje üreten kişileri mesleği yöneten pozisyonuna yükseltmeliyiz. Seçme kritelermizi değiştirmeliyiz, çünkü
yöneticilerimiz biz onları seçtiğimiz için varlar. Yöneticiler bir siyasi
görüşü savunduğu için değil mesleği savunduğu için seçilmeli.
Unumuzu
eleyip eleğimizi asmamalıyız, gemisini kurtaran kaptan olmamalıyız. Bizi
ilgilendiren bir düzenleme var diye mesleğin geri kalanını hiçe saymamalıyız. Geçmişte
yapılan düzenlemeler ile bizleri parçalayıp, bölmüşler; mesleği ayrıştıracak
uygulamalara el birliği ile engel olmalıyız. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz
için olmalıyız...
Daha
yaşanabilir ve yapılabilir bir meslek icra etmek için; hakkımızı aramayı
öğrenmekle kalmayıp ısrarla aramalıyız. Ne öğrenilmiş çaresizlik ne de
öğretilmiş çaresizlik kaderimiz olmamalı. Gücümüzün farkına varıp, hep beraber bizi
tutan zincirlerimizden kurtulmalıyız.
O
grup bu grup demeden, şucu bucu olmadan meslek için kim güzel bir şey yapıyorsa
onun yanında olmalıyız. “Bizden olmayan” biri meslek için iyi bir şey yapmışsa
ona kulp takmamalı yapılan iyi şeyi hep birlikte yüceltmeliyiz.
Kamu
kurumlarının her istediğini yapmamalı gereksiz yükleri üzerimize almamalıyız.
Tamam hepimiz her türlü yükün üstesinden gelecek kadar güçlüyüz, cep herkülüyüz
ama her söyleneni yapmamalı angaryalara karşı bir arada olmalıyız.
Mesleğin
gelecek planlamasını yapmalıyız. Mesleki üniversite kurulsun diye baskı
yapmalıyız, gerekirse sınavları durdurmalı sistemli bir meslektaş planlaması
yapmalıyız. Dünyadaki gelişmelere paralel mesleğin gideceği yeri öngörmeli ve
meslektaşlarımızı ona göre yönlendirmeliyiz.
Sorunların
yazılımla düzeleceğine inanan yöneticilerin aksine, duyarlı ve düzgün
meslektaşları koruyacak yaptırımların uygulanmasını sağlamalıyız.
Taşın
altına elimizi koymalı, güzel fikirlerimiz ve çalışmalarımız ile hep beraber
sorunların düzelmesi için çalışmalar yapmalıyız. Göreceksiniz birlikte hareket
edince elimiz taşın altında değil; bugün olduğu gibi bizim gibi düşünen bir
başka meslektaşımızın eli ile sıkışacak...
Yukarıda
saydığım çözüm önerilerini hayata geçirmek için önceden yapılmış bir uygulamayı
kendimize örnek alabiliriz. Örnek alacağımız model Köy Enstitüleri. Köy
enstitülerini kendimize örnek alarak bir mesleki kalkınma planı oluşturabilirz.
Grigory Petrov’un
Finlandiya’nın kalkınmasını anlattığı Beyaz Zambaklar Ülkesinde isimli
kitabında anlatılan yaşanmışlıklar da mesleğin kalkınma planını hazırlarken bizler
için ilham verici olabilir.
Kısaca;
okuma yazma oranının % 5 bile olmadığı Cumhuriyet’in ilk yıllarında Köy
Enstitülerinde yetiştirilen öğretmenler köylerine giderek oradaki öğrencilerini
yetişiriyorlardı. Bu modeli mesleğimize neden uyarlayamayalım. Türmob üye
istatistiklerine göre toplam kayıtlı üye sayısı 103.488 SMMM ve YMM’den
oluşuyor. Bir kere mesleğimizde duyarlı, kendi gelişimine önem veren ve diğer
meslektaşlara örnek olacak meslektaş sayısının toplam sayının % 5’inden fazla
olduğunu düşünüyorum ama başlangıç aşamasında %1 oranına ulaşmak bile heyecan
verici olabilir.
Amacımız
yukarıda saydığımız ve daha geliştirilebilecek çözüm önerilerinin daha geniş
kitlelere ulaşmasını ve benimsenmesini sağlamak. Bunun için bir eğitim müfredatı hazırlayalım,
sosyal ve kültürel etkinlikler düzenleyelim. Bu etkinlikler ile kendini
geliştirmek ve değişimin parçası olmak isteyen meslektaş ve adaylarını bu düşünceler
ile buluşturalım. Etkinliklere katılanlara sürekli ve hiç yılmadan yukarıda
saydığımız çözüm önerilerini anlatalım. Bu yol ile çözüme ulaşmak zor olacak,
epey bir zaman alacak ama inanıyorum ki damlaya damlaya göl olacağız, zamanla
çoğalacağız. Bugün göremesek bile ısrarla devam ettirilen bu faaliyetlerin uzun
vadede mutlaka fayda sağlayacağını düşünüyorum.
Aynı
amaç etrafında farklı illerden bir araya gelen mestaşlarımızın, bulunduğu
illerde eş zamanlı olarak yapacağı bu faaliyetler tüm ülkede yapmayı
planladığımız organizasyon için de bir farkındalık oluşturup, duyarlı
meslektaşlarımızı heyecanlandıracaktır diye düşünüyorum.
Hepiniz
eminim başka gruplar içerisinde de yer almışsınızdır yada bu grupları
görmüşsünüzdür. Maalesef mevcut gruplar kendileri gibi düşünmeyenleri yada
kendi doğrularını söyleyenleri ötekileştirip, zamanla meslek için çalışma
azmini kırmakta ve sonuçta kendileri gibi birer birey olmaya zorlamaktalar.
İşte
bu yüzden bizler eski köye yeni adetler getirelim el birliği ile 10. Köy
olalım. Bu öyle bir köy olsun ki kendi doğrularını söylediği için önceki 9
köyden kovulan meslektaşlarımız özgürce kendi fikirlerini 10. Köy’de ifade
edebilsinler. Farklı fikirlerin kargaşa değil zenginlik yaratabileceğini
herkese gösterebilelim.
Tıpkı
gerçek bir köy gibi kendi ürünlerimizi kendimiz yetiştirelim. Sabah kalkıp
ineğini sağan bir köylünün taze taze sütünü içip, kendi yetiştirdiği tavukların
çift sarılı yumurtası ile kahvaltıya oturması gibi öyle bir sistem geliştirelim
ki kendi bilgilerimizi üretelim, dile getirdiğimiz fikirlerimiz kendi
mahsülümüz olsun. Genetiği değiştirilmiş fikirleri savunarak sonraki nesilleri
zehirlemektense, organik fikirlerimiz ile bizden sonraki nesillere daha
yapılabilir bir meslek, çok daha zevk alarak yaşanabilecek bir hayat bırakabilelim.
Hatta hemen yapalım, çok çalışalım, bu söylediklerimi bizde bir an önce yaşamaya
başlayalım. Hayattan ve mesleğimizden keyif alalım, güler yüzlü olalım, kitap
okuyalım, şiir yazalım, şarkı söyleyelim, topluma faydalı bireyler olalım.
Haydi
hep beraber 10. Köy’ü kurmaya...
Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir