5 Kasım 2019 Salı

Tahsilat Sorununu Çözmek Neden Önemli...!!!


Değerli meslektaşlarım mevcut sistem; meslekten çok, iktidarı elinde bulunduranların, kendi gruplarını düşünüp korumaları üzerine inşa edilmiş. Maalesef meslektaşlarımız duyarsız ve bu sistemi sayıları öyle çok da fazla olmayan insanların kontrolüne bırakmış durumdalar. Meslektaşlarımız bu vurdumduymazlıkları ile bu insanlara gollük paslar veriyor ve meslektaşların bu bananeci tavrını kullanan insanlara adeta topu boş kaleye yuvarlamak kalıyor. 

İşte bu sebeple yönetime talip olanlar ile karınca kararınca meslek adına bir şeyler yapmaya çalışan bizlerin tek yapması gereken şeyin meslektaşların mesleğine sahip çıkmalarını sağlamak olduğunu düşünüyorum. Bizlerin meslektaşlarımızın mesleğini sevmelerini ve mesleklerine sahip çıkmalarını sağlamaktan başka çaremiz yok. İnsanlar mesleklerini severlerse, severek yaparlar ise koruyacaklardır. Çünkü kimse sevdiğinin zarar görmesini istemez, hep iyi olsun ister. 

Şimdi; insanlara bir şırınga ile meslek aşkı enjekte edebilir miyiz? Tabi ki hayır ama insanlara yaptıkları işin karşılığını almalarını sağlayabilir ve haliyle yaptıkları işten keyif almalarını sağlayabilirsek mesleklerine sahip çıkmalarını dolayısıyla sorunlara ve onun çözümü için çalışanlara karşı da daha objektif olmalarını sağlayabiliriz.

Şöyle bir döngü kurarsak; 

Tahsilat sorununun çözümü >>>> Meslekten keyif almayı ve mesleğini severek yapmayı, 

Mesleğini severek yapmak >>>> Sorunlara karşı kayıtsız kalmamayı, 

Sorunlara karşı kayıtsız kalmamak >>>> Sorunlar için çalışmak haliyle sorunlarımızı çözmek demektir. 

İşte buradan hareketle, meslektaşlarımız için yaptıkları işin karşılığını alabilecekleri bir tahsilat sistemi kurulması bunun için çok büyük önem arz ediyor. Ben ümidimi hiç bir zaman kaybetmedim, eğer birlikte olursak, kendimizin yada grubumuzun değil mesleğimizin menfaatini ortak payda haline getirebilirsek tahsilat sorunumuzun üstesinden gelebileceğimiz gibi diğer sorunlarımızın da üstesinden geleceğimize canı gönülden inanıyorum. 

Son olarak mesleğini çok seven bir meslektaşınız olarak; herkesten yönetim kademesindeki meslektaşlarımızı harekete geçirerek, 2020 yılının tahsilat sorunu ile mücadele yılı olarak ilan edilmesi ve sonrasında bu sorunun çözümü için her aşamada ve platformda destek vermelerini önemle rica ediyorum. Şimdiden teşekkür ederim...

Benim tahsilat sorununun çözümüne yönelik önerime aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Lütfen sizde kendi önerilerinizi yazınız...

http://muhasebeselhavadisler.blogspot.com/2019/10/tahsilat-sorunumuza-yonelik-cozum.html

30 Ekim 2019 Çarşamba

Zamlar İllegal Yapılara Yarıyor

KDV oranlarına 2 puanlık artış yapılacağı iddiasını daha önce paylaşmıştım. Biliyorsunuz kısa bir zaman önce sigaraya ve alkollü ürünlere de zam yapılmıştı. Şimdi gelelim zamların yansımasına;
- Sigaraya gelen zamlardan sonra kaçak sigara (tütün) kullanımında artış oluyor ve bu işten terör örgütleri yada illegal yapılar kazanç sağlıyor.
- İçkiye yapılan zamlardan sonra bir çok insan kimyager edası ile kendi içkisini yapar hale geldi. Burada topluma yeni kimyagerler kazandırmak güzel gibi görünebilir ama bireysel kullanımlardan ziyade merdiven altı illegal yapılar tarafından yapılan içkiler bir çok insanın ölmesine ya da kör olmasına sebep oluyor. İllegal yapıların kazanç sağlamasının yanında halk sağlığı da ciddi tehdit altına girmiş oluyor.

- Peki gelelim KDV oranlarına gelecek 2 puanlık olası artışın yansımalarına. Türkiye ölçeğinde incelemelerin yetersiz kalması bir tarafa, ortalama iki üç yılda bir yapılan matrah artırımları insanların fütursuzca sahte fatura kullanmasına sebep oluyor. Yapılan her matrah artırımı; düzgün çalışan firmaların cezalandırılması ve bir sonraki dönemde düzgün iş yapmayanların safına geçişi anlamına geliyor.
Şimdi yöneticiler nihai tüketicilerden alınacak KDV'yi düşünerek kar edeceklerini hesap etmiş olabilirler ama bu yine devletimizi zarara uğratan ve haksız kazanç peşinde koşan, sahte fatura ticareti yapan insanların bu işten kazanç sağlaması anlamına geliyor. Yani yukarıdaki gibi illegal yapılar bu işten ciddi kazanç sağlıyor.
Görüldüğü üzere daha çok vergi toplamak için yapılan bu uygulamalar illegal yapılar ile terör örgütlerinin kazanç kapısı haline gelmiş durumda. Bütçe açıklarını koyacağımız ilave vergiler ile halkın sırtına yüklemek en kolayı. Vergileri artırıp halkı bunaltmak, sağlıkları ile oynamak ve bu sayede haksız kazanç peşinde koşanların ekmeğine yağ sürmek yerine üretime dayalı daha faydalı çözümler getirmekten başka çaremiz yok...

İçindeki Devi Uyandır



Kişisel gelişim kitabı sevenler için kitaplıklarının en gözde yerine konacak nadide bir eser. Ben bu kitabı şöyle tanımlıyorum;
Bazen bir film,
Bazen bir müzik,
Bazen bir şiir,
Bazen gökyüzüne boş boş bakarken düşündüklerin,
Bazen içini ürperten bir sonbahar rüzgarı,
Bazen de bir insan; hayatınızı değiştirebilir.

İşte bu kitapta yukarıda saydıklarım gibi okuduğunuzda hayatınızı değiştirebilecek türden bir kitap. Eğer gerçekten değişime hazırsanız (ki bunu en iyi siz bilirsiniz) bir an önce okumalısınız.
Ee canım abartma bir kitap nasıl insanın hayatını değiştirirmiş diyenler olacaktır. Aynı mantıkla;
Hadi canım; bir film, bir müzik, bir şiir, bir insan, sonbahar rüzgarı, hadi bunları geçtim gökyüzüne boş boş bakmak hayat mı değiştirirmiş.
Eğer sen istersen, eğer senin hayatına değer katıyorsa ve eğer senin için bir anlam ifade ediyorsa bunların hepsi senin hayatını değiştirebilir. Unutma büyük yangınlar ufacık bir kıvılcımın eseridir. Keyifli okumalar dilerim, her gününüz okuyarak geçsin...

29 Ekim 2019 Salı

Kooperatifler


2010 yılından beri birlikte çalışmanın, branşlara ayrılarak kurumsal bir çatı altında birleşmenin önemini anlatan biri olarak güçlerimizi birleştirerek dayanışma içinde bir şeyleri başarmak, bir başka deyişle kooperatifçilik hep ilgimi çekmiştir. Çünkü bireysel olarak yapamayacağınız bir çok şeyi güçlerinizi birleştirerek hayata geçirebilir ve bu sayede herkesin daha iyi bir hayatı olmasını sağlayabilirsiniz. 

Yazar Abdullah AYSU bu kitabında sizi Türkiye'deki kooperatifçiliğin tarihine doğru yolculuğa çıkarıp, kooperatifçiliğin nasıl yozlaştığına dair bilgilerini paylaşıyor. İnsanların kent yaşamına özendirilmesi, bununla birlikte kent insanlarının üretme becerisini nasıl kaybettiklerini ve kaybettikleri şeyin sadece bu olmadığı bireyselliğin nasıl ön plana alınıp, dayanışma ruhunun yerle bir edilişini ve sonuçta kurtuluş reçetesinin yine birlikte hareket etmek, dayanışmak yani kooperatifçilikte olduğunu göreceksiniz. Dayanışma kültürünü hayatınızın bir parçası haline getirmeniz dileğiyle, keyifli okumalar dilerim...

Kitaplar bazı bölümleri aşağıya paylaşıyorum...

- Kooperatiflerin asıl amacı vurguncu kapitalist sektöre/şirketlere karşı bireyleri birleştirerek, ekonomik yönden kendilerini korumalarına imkan ve ortam sağlamaktır.

- 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren bütün ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasında önemli roller üstlenen kooperatifler, hala mutlak piyasacı kapitalizme karşı geliştirilebilecek bir alternatif olarak Üzerlerinde düşünülmeyi hak ediyorlar. Kooperatifler gelişmiş yada gelişmemiş ülkelerde öyle ya da böyle, bir toplumsal hareket niteliği taşımayı da sürdürüyorlar. Dolayısıyla kooperatifler küresel dünyada demokrasi, barış ve ekolojinin korunmasına büyük katkılar sağlayabilecek araç ve platformlar olarak itinayla geliştirilmeyi bekliyorlar. 

- Bugün saklanamaz bir gıda krizi var. Gıda konusunda herkes kaygılı. En çok da kentliler. Ancak kentliler üretme kabiliyetlerini kaybetmiş durumda.

- Ayrıca sistem ve işleyen kent kültürü insanları iyiden iyiye bireyselleştirdi. Dayanışma ilişkileri çözülmüş durumda. 

- Kooperatifin işleyen imece usulü sona ermiş, kentlerde insanlar bırakın dayanışmayı, kendilerini dostuna, komşusuna hatta akrabalarına bile kapatmış durumdalar. 

- Tarımın şirketleşmesinden yana olanlar, aile çiftçiliğini büyük tarım işletmelerine göre ülke için sakıncalı diye anlatıyorlar. Oysa aile çiftçiliği büyük tarım işletmelerine göre daha üstün olduğu bir gerçektir. Bu durum dünya üzerinde kanıtlanmıştır da. Ayrıca küçük aile çiftçiliğinin ülkelerin de yararına olduğu başka bir gerçekliktir.

- Kooperatifler genel olarak atıl varlıkları harekete geçirirler. Adil paylaşımın yaygınlaşmasını sağlarlar. Dezavantajlı kesimlerin kendini ekonomik ve sosyal güvenceye almasına çözüm üretirler, destek sunarlar. Bunu başarmak için sorunun sahipleri kooperatiflerde bir araya gelir, dayanışır sorunlarını kooperatif çatısı altında birlikte çözerler...

Kooperatifler - Abdullah AYSU

24.10.2019 Perşembe

25 Ekim 2019 Cuma

Tahsilat Sorunumuza Yönelik Çözüm Önerisi

Öncelikle yöneticilerimizin gerekli iradeyi göstermeleri halinde çok rahat çözüleceğine inandığım bir konu olduğunu belirtmek isterim. Tahsilat sorununun çözülmesi için aşağıdakilerin hayata geçirilmesi yeterlidir diye düşünüyorum. Elbette sizlerin daha işlevsel fikirleri olabilir, onları da aşağıya yorum olarak yazarsanız sevinirim. Gerekirse bütün önerileri derleyip, uygulanabilir bir hal aldığını gördükten sonra ilgili kurumlara iletebiliriz. 

Çözüm önerilerim şöyle;

Madde 1- En az asgari ücret tarifesinden düzenlenmiş sözleşmelerin maliye sistemi ile entegre edilmesi

Madde 2- Asgari ücret tarifesindeki artışa paralel her sene sözleşmelerin zorunlu olarak yenilenmesi

Madde 3- Ekonomik koşullar gözetilerek mükelleflere 3 aylık opsiyon tanınması

Madde 4- 3 Aydan fazla borcu olanların sistemden beyanname göndermelerinin engellenmesi

Madde 5- Ücretlerin mutlaka banka yada pos ile tahsilinin zorunlu olması

Madde 6- Her yıl sözleşmedeki yıllık bedel ile gelir vergisi beyannamesindeki gelir beyanının zorunlu kontrolü.

Maddeler ile ilgili düşünceler;

1-2.Madde: Sözleşmelerin maliye bakanlığı ile entegre edilip her sene yenilenmesi her sene damga vergisi yükü getirebilir diye düşünebilirsiniz ama bu disiplini sağladığımızda gelirlerinizde en az % 50 artış olacağından bence ödeyeceğiniz damga vergisini gözünüz görmeyecektir. En kötü damga vergilerini mükellefleriniz adına ayrı ayrı tahakkuk ettirirsiniz.

3-4. Madde : Ülkece ekonomik sıkıntılardan geçtiğimiz doğrudur ama muhasebecisinin ücretini ödeyemeyecek duruma gelen bir esnafın o iş yerini daha fazla açık tutmasının hem yanında çalıştırdığı insanlara, hem devlete, hem malzeme aldığı tedarikçi firmalara hem de kendisine çok yakın zamanda zararı dokunacaktır.

Buradan hareketle iki yoklamada üst üste yerinde bulunamayan yada iki dönem üst üste beyanname vermeyen mükellefler hakkında sorunlu mükellef yada yanlış işlere bulaşmaya müsait bir mükellef olarak değerlendirilip nasıl ki resen terk işlemi tesis ediliyor ise; muhasebe ücretini 3 aydan fazla ödemeyen mükellefler de aynı kulvarda değerlendirilip beyanname vermeleri engellenmeli hatta bu resen terk işleminin bir unsuru olarak kabul edilip yukarıda saydığım tarafların mağdur edilmemesi adına resen terk işlemi tesis edilmelidir.

5-6. Madde : Sanırım ücretlerin banka yada pos aracılığı ile tahsil edilmesi artık genel olarak istenen bir durum. Yalnız içimizde hala kötü niyetli insanların olduğu unutulmamalı. Bu kötü niyetli insanlar sözleşmeler asgari ücret tarifesine göre düzenlenmiş olmasına ve sözleşme bedelleri bankadan ödenmesine rağmen mükelleflere elden para iadesi yapabilecektir.

İşte bu yüzden yıllık sözleşme bedeli ile beyan edilen gelir kontrolünün mutlaka her yıl zorunlu olarak yapılması gerekmektedir. Biz kaçakçı mıyız? Bizi niye her sene inceleyeceklermiş diyenler olacaktır. Elbette haklısınız ama bu kontrol meslekteki adil gelir paylaşımı için sadece sözleşme bedelleri ile beyan edilen gelir için yapılacak bir inceleme olacaktır. Ayrıca şunu unutmayın ki denetimde en öncelikli kurallardan biridir. "İtimat kontrole mani değildir." Kendine güvenen ve bir sıkıntısı olmayan biri bundan gocunmaz göğsünü gere gere alın kardeşim bakın diyecektir. Tüm bunlara rağmen hala elden para iadesi yapacak olan olursa da o da salaklığına doymasın artık. Çünkü beyanlarını gerçek bedeller üzerinden yaptığında elinde kalan para ancak vergilerini ödemeye yetecektir diye düşünüyorum.

Bir de bunların yanında kota uygulaması gelirse tadından yenmez olacaktır.

Bunlar hayata geçirilebilirse;

Artık kimse asgari ücret tarifesinin altında defter tutamaz haliyle gelirleri artar, mevcut personeline hak ettiği ücreti verir, özellikle genç arkadaşları sömürmeyi bırakırlar, hatta belki bir personel daha istihdam edebilirler, kendilerine ve sevdiklerine daha fazla vakit ayırıp yaptıkları işten keyif alabilirler.

(Katkı koyanların düşünceleri ile güncellenecektir.)

Hasan Volkan ÇEVİK

24 Ekim 2019 Perşembe

Elektronik Uygulamalar Gözünüzü Korkutmasın...


İnsanlar elektriğe hemen alışıvermedi. :) 

Bu tabela, ABD Tarım Bakanlığı'nın eski çalışanlarından Phil Shull'un büyükbabasına 1900'lerin başından kalmış ve onun tarafından saklanmış bir uyarı tabelasıdır.

Tabelanın Türkçesi şöyledir;

"Bu oda, Edison elektrikli ışıkları ile donatılmıştır. Lütfen ışığı kibritle yakmaya çalışmayınız. Basitçe, kapının yanındaki duvarda bulunan anahtarı çevirin. Elektrik kullanımı sağlığa hiçbir şekilde zararlı değildir ve uyku sağlığını da hiçbir şekilde etkilemez." (*)

Evet yanlış görmediniz bugün ufacık bir çocuğun bile hiç korkmadan rahatça açıp kapatabildiği elektrik anahtarı ilk kullanılmaya başlandığında korkulan ve nasıl yapılacağı böyle yönlendirmeler ile anlatılan bir şeydi.

Şimdi bunu günümüze ve mesleğimize uyarlayalım. E-defter, e-fatura, e-arşiv fatura, e-irsaliye, e-serbest meslek makbuzu vs. vs. vs. Belki de bir çoğunuz nasıl yapacağız, müşteriler bunu nasıl yapacak diye düşünüp dert ediyorsunuz kendinize. Etmeyin. Kendinizi değişen dünyaya ve gelişen teknolojiye hazırlayın, merak etmeyin bundan 3-5 yıl sonra bu işler ışıkları açıp kapatmak kadar sıradan bir iş olacak. 

Nasıl yaparım, nereden çıktı şimdi bunlar diye düşünmek yerine rotanızı belirleyip kendinizi değişimin rüzgarına bırakıverin. Merak etmeyin şikayet etmeyi bırakıp gerekeni yaparsak; bu çağın yaşayanları olarak bu değişikliklerin bizlere denk gelmesi aynı zamanda uygulayıcı bireyler olarak bizler için bir fırsat olacaktır. 

Son olarak elektronik uygulamalar ile ilgili değişikliklerin Türkçesi şöyledir;

"Bu elektronik uygulamalar, Mali Müşavirlerin emekleri ile donatılmıştır. Lütfen faturalarınızı elle kesmeye çalışmayınız. Basitçe, bilgisayarınızdaki (sitenizdeki) kayıtlı programa tıklayın. Elektronik uygulamaları kullanmak sağlığa hiçbir şekilde zararlı değildir ve uyku sağlığını da hiç bir şekilde etkilemez. Eğer sisteminizi düzgün kurabilirseniz kendinize ve sevdiklerinize daha fazla vakit ayırıp, günlerinizi çok daha güzel geçirebilirsiniz." 24.10.2019 14:10 Hasan Volkan ÇEVİK - Ankara - Türkiye - Dünya

Bilerek tarihi ve adımı da yazdım ki; kazara bu yazıyı 100 yıl sonra birileri okursa o günkü gelişen teknolojiyi kullananlar, bugünkü halimizi görüp eğlensinler ve bugün benim 100 yıl önce elektriği kullanmaktan korkan insanlar üzerinden verdiğim örneği o gün yaşayan nesiller için örnek olarak gösterebilsinler.

Yıl 2120;

"Yahu üstad gördün mü insanlar 100 yıl önce neleri dert ediyormuş." :)))

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

(*) @evrimagaci isimli twitter kullanıcısının paylaşımından alıntılanmıştır.

16 Ekim 2019 Çarşamba

Faturada Şekil Şartlarına Uyulmazsa Ne Olur?



Soru : Merhabalar, adımıza kesilen faturalarda teslim edilen ürünlerin adet bilgilerine yer verilmiş fakat karşılığındaki birim fiyat ve tutar bilgilerini yazmamışlar. Sadece faturanın altında toplam, kdv ve genel toplam tutarlarına yer vermişler. Bu normal midir?

Cevap : Merhabalar,

Vergi Usul Kanunu'nun 230. maddesinde faturanın şeklinin nasıl olacağına ve faturada en az hangi bilgilerin yer alması gerektiğine yer verilmiştir. 

Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur: 

1. Faturanın düzenlenme tarihi seri ve sıra numarası; 
2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası; 
3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası; 
4. Malın veya işin nev'i, miktarı, fiyatı ve tutarı;  

Yukarıdaki VUK'nun 230. maddesinde belirtilen zorunluluğa uymayanlar ile ilgili yine Vergi Usul Kanunu'nun 352. maddesinde yazılı olan maddelerden biriyle ilişkilendirilip aşağıdaki ilgili cezalar uygulanabilir.

- Defter kayıtlarının ve bunlarla ilgili vesikaların doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz veya karışık olması; (İşlem başına 180,00-TL 1.Derece Usulsüzlük Cezası)

- Vergi beyannameleri, bildirimler, evrak ve vesikaların kanunen belli şekil ve muhteviyatı ve ekleri ile bunlarla ilgili olarak yapılan diğer düzenlemelere ilişkin hükümlere uyulmamış olması; (İşlem başına 98,00-TL 2. Derece Usulsüzlük Cezası)

Firmanız idare tarafından "vesikaların doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derece noksan" olmasından ötürü eleştiriye, haliyle yaptırıma konu olabilir. Bu sebeple bu şekilde düzenlenen faturaların düzeltilmesi yerinde olacaktır. Bu bilgiyi size fatura kesen firmaya ulaştırırsanız o firma da yaptığı bu işlem için geçmiştekilere yapacak bir şey yok ama hiç değilse bu tarihten sonrakiler için bir sıkıntı yaşamamış olur. 

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir


2 Ekim 2019 Çarşamba

Birden Fazla İşverenden Ücret Alanların AGİ Ödemelerine DİKKAT..!!!


Biliyorsunuz yakın zamanda Gelir İdaresi Başkanlığı aynı takvim yılında birden fazla işverenden ücret geliri elde edenler ile ilgili; "bu geliri elde edenlerin şahsına" yazılar göndermiş ve birinci işyerinden sonraki işyerlerindeki gelirlerinin toplamının Gelir Vergisi Kanunu’nda yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşan kısmı için vergi tarhiyatı yapmıştı. 

Şimdi ise yapılan bu uygulamanın bir parçası olsa gerek, Maliye Bakanlığı birden fazla işverenden ücret geliri elde edenler için Asgari Geçimi İndirimi tutarının işverenler tarafından doğru bir şekilde beyan edilip edilmediğini incelemek için bu sefer de "işverenlere" yazı göndermeye başladı.

265 Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nin 10.1 bölümünde; "Aynı zamanda birden fazla işverenden ücret alınması halinde, asgari geçim indirimi uygulamasının, en yüksek ücretin elde edildiği işveren tarafından gerçekleştirileceği, en yüksek ücretin hangi işverenden alınacağı belli değilse indirimden yararlanacağı işvereni ücretlinin kendisinin seçeceği ve ücretlinin aynı anda birden fazla işverenden dolayı asgari geçim indiriminden faydalandığının tespiti halinde; oluşan vergi ziyaı, "ücretliden" cezalı olarak tahsil edilecektir." denilmektedir. 

Yine aynı tebliğin 10.2 bölümünde ise; "işverenler tarafından hizmet erbabının ücret gelirlerinden kesilen gelir vergisinden mahsup edilen asgari geçim indirimi tutarının, o ayki ücretiyle birlikte ücretliye nakden ödenmesi gerekir. Aksi takdirde, ücretliye nakden ödenmeyen asgari geçim indirimi, işverenler tarafından haksız yere yapılan bir mahsup işlemi niteliği taşıyacak ve tevkif suretiyle kesilen verginin bu tutar kadar olan kısmı, muhtasar beyanname ile eksik beyan edilmiş olacaktır.

Bu nedenle, yukarıda belirtilen şekilde ücretliye nakden ödenmeyen asgari geçim indirimi o ayda eksik beyan edilmiş vergi tevkifatı olarak kabul edilerek, bu vergiler için de işverenler hakkında cezalı tarhiyat yapılacaktır." denilmektedir.

Gerek işverenler gerekse ücretliler cezalı tarhiyata maruz kalmak istemiyorlar ise Asgari Geçim İndirimi ile ilgili yukarıda yer verdiğimiz hususlara özen göstermeleri gerekmektedir. Birden fazla işverenden ücret alan personeller nasılsa bu durum kontrol edilmiyor ben işverenime söylemezsem o da bilmez biraz daha fazla para alırım diye düşünebilirler; fakat bu durumda yukarıda paylaştığım ilgili tebliğ gereği sebep oldukları vergi kaybının sorumlusu olacaklarını ve bu tutarın cezalı olarak kendilerinden tahsil edileceğini bilmeleri gerekir. 

Sonuç olarak birden fazla işverenden ücret alan ücretlilerin daha sonra vergi ve cezası ile muhatap olmaması için bu durumu mutlaka işverenlerine beyan etmelerini, hatta işverenlerin bu riski önlemek ve daha sonra uğraşmamak adına personellerden matbu bir yazı (form) almalarını; bunun yanı sıra ücret bordrolarında gösterdikleri asgari geçim indirimi tutarlarını mutlak suretle personellerine ödemelerini önemle tavsiye ediyorum. 

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

30 Eylül 2019 Pazartesi

Türmob Genel Kurulu Öncesi Önerge Önerim


Türmob genel kurulu öncesi önerge önerim;

Biliyorsunuz katılımın yerlerde olduğu oda seçimlerinde oy verme kriteri mesleki görüşlerden çok hangi siyasi görüşe yakın olduğunuza göre belirleniyor. Seçime giren gruplarda "ekseriyetle" kendi görüşüne yakın olanları delege listelerine dahil ediyorlar. Hal böyle olunca Türmob delege sistemi de 110 bin meslektaşın temsil edildiği yer olmaktan çok öte "genelde" gruplarının amansız savunucusu olan bireylerden oluşan bir yapı haline geliyor. İşte bunun bir sonucu olarak Türmob Genel Kurulu'nda verilen önergeler meslek için çok kıymetli olmasına rağmen önergeyi kimin verdiğine göre kabul yada reddediliyor. Çünkü önerge verilirken önergeyi verenler isim isim okunuyor, maalesef delege olan arkadaşların büyük çoğunluğu karşıt gruptan birinin verdiği önergeyi onun ismini duyar duymaz daha baştan reddediyor.

İşte vereceğim önerge önerisi de tam olarak bunun ile alakalı. Önergeler okunurken o önergeyi kimlerin verdiği okunmasın, delegeler önergeyi kimin verdiğine göre değil, mesleğe katkısı var mı yok mu ona göre oylasın. Böylece gruplarına duydukları aşk ve muhabbet, mesleğimizin ve mesleğimiz için yapılacak olan yararlı bir işin önüne geçmemiş olur. 

Ha bu arada unutmadan isimler okunmasın önergesi kazara kabul edilirse lütfen önergeleri okuyan divan başkanı yada üyesi de yapacağı olumlu yada olumsuz yorumları yada ses tonu vb. kopyalarla oylamaya etki etmesin...

Lütfen kendinizden, grubunuzdan ve platformunuzdan önce mesleğimizi düşünün. 110 bin kişinin vebalini omuzladığınızı, onların haklarını düşünmeniz gerektiğini hiç bir zaman aklınızdan çıkarmayın. Umarım önerim önerge olarak verilir ve kabul edilir de herkes önergeyi kimin verdiğine bakmadan oylarını sadece meslek için kullanabilir...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

26 Eylül 2019 Perşembe

İşverenler Dikkat...!!! Dumansız Araç Uygulaması Canınızı Yakabilir...


Daha önce SGK'nun 2015/25 sayılı Kayıt Dışı İstihdam İle Mücadele hakkındaki genelgesi ile firma araçlarının sigortasız kişilerce kullanılırken trafik cezası kesilmesi durumunda ceza tutanağının bir örneğinin SGK'na gönderildiğini ve cezaya maruz kalan sigortasız kişi nedeniyle işveren hakkında işlem başlatabileceğini hatta bazı illerde buna benzer cezai işlemlerin yaşandığından sizleri haberdar etmiştim.

Şimdi ise yine kısmen bu durum ile bağlantılı başka bir konu hakkında sizleri uyarmak istiyorum. Biliyorsunuz dün itibariyle "Dumansız Araç" uygulaması hayata geçti ve artık sürücüler ticari olsun olmasın araçlarının içinde sigara içemeyecekler. Bu konudaki denetimlerde an itibariyle gayet yoğun.

Ee bundan bize ne diyebilirsiniz ama eğer siz bir firma sahibiyseniz ve firmanıza ait bir aracı sigortalı olmayan başka biri kullanıyor ve bu kişi araçta sigara içerken ceza yerse, trafik polisi bu cezayı kayıt dışı istihdam ile mücadele kapsamında yukarıdaki trafik cezası örneğinde olduğu gibi SGK'na gönderebilir ve hakkınızda sigortasız işçi çalıştırmaktan cezai işlem başlatılabilir. Yani işçiniz araçta sigara içtiği 153-TL ceza yerken siz çok daha fazla tutarda bir ceza ile karşı karşıya kalabilirsiniz. 

Bu durumda firma araçlarınızı sigortası olmayan kişilere kullandırmamanızı, kullandıracaksınız bu kişileri sigara içmeyenlerden seçmenizi tavsiye ediyor; yapmanız gereken en önemli şeyin ise elbette sigortasız işçi çalıştırmamak olduğunu bu vesile ile bir kez daha önemle hatırlatıyorum.

06 Ekim 2016
Değerli meslektaşlarım son bir kaç gündür firma araçlarının henüz sigortası yapılmamış kişilerce kullanılırken trafik cezası kesilmesine istinaden SGK tarafından işlem yapıldığı yönünde bilgiler geliyor.

Emniyet ceza tutanağının bir örneğini SGK'na gönderiyor ve SGK yaptığı incelemede cezaya maruz kalan kişinin sigortalı olmadığını tespit ederse işveren hakkında işlem başlatıyor.

Aslına bakarsanız sadece Emniyet Müdürlükleri değil daha bir çok kurum; SGK'nun 2015/25 sayılı Kayıt Dışı İstihdam İle Mücadele hakkındaki genelgesi ile getirilen zorunluluğa istinaden SGK'na bilgi vermek zorunda.

İşverenlerin ve meslektaşlarımızın bu genelgeyi incelemeleri faydalı olacaktır. Meraklıları için genelgeyi paylaşıyorum...

2015/25 Sayılı Genelge İçin Tıklayınız (26. Sayfa)

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

6 Ağustos 2019 Salı

Vatandaş Ahmet'in Poşetle Sınavı



Ücretsiz manav poşeti kullanımı 2 kattan fazla arttı. 

Marketlerde poşete para vermek istemeyen vatandaşlar, manav reyonlarında ücretsiz verilen ince poşetlerden çok sayıda alarak ürünlerini bu poşetlere koymaya başladı. İnce poşet tüketim oranı yılbaşından bu yana yüzde 100'den fazla arttı.

Ücretsiz olduğu dönemde kasadan çaktırmadan bir yerine üçer dörder adet poşet alarak evine stokladığı poşetlerin bitmesinin ardından, ücretli poşet uygulamasına manav reyonundaki poşetleri kullanarak çözüm bulan vatandaş Ahmet bey, manav reyonlarındaki poşet kullanımında meydana gelen artışın haber yapılmasından rahatsız. "Haber yapıp durmayın, bütün planımızı bozacaksınız" diyen Ahmet bey, manav reyonlarındaki poşetlerinde ücretli olması durumunda ne yapacağını şimdiden düşünmeye başladı...

Çevre; poşetleri ücretleri yaparak değil, çevre bilincini kazandırarak, çevre bilincini de doğayı katledecek olan Kaz Dağlarında altın arama iznini iptal ederek sağlayabilirsiniz.

Not: Altın aranacak yer Kazdağlarında değilmiş, oraya 40 km uzaklıktaki Balaban Tepesiymiş. Ee yani sonuç; orası da vatan toprağı değil mi? Dimi ama... :))

Ucuz Döner Sağlıklı Mı?


Yurt dışından ithal edilen binlerce canlı hayvanda sahte sağlık belgesi skandalı yaşanıyor. MKA Hayvancılık şirketi tarafından İspanya'dan Pinsos Ursa şirketi aracılığıyla ithal edilen 2 bin 939 canlı besilik hayvan, veteriner kontrolleri yapıldıktan sonra, 5 Temmuz'da, İskenderun Limanı'ndan dağıtıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü'nün İspanya'daki yetkili makamlarla iletişime geçerek gerçekleştirdiği kontrol sırasında Türkiye'ye getirilen 2 bin 939 hayvan için sunulan veteriner sağlık sertifikalarının “sahte” olduğu ortaya çıktı. (Temmuz 2019 Haberi)

Yukarıdaki haber daha çok yeni ve Kurban Bayramı öncesi maalesef bir çok kişiyi tedirgin etti. Bakanlık gerekli çalışmaların yapıldığını ifade etti.

Bu haberi görünce aklıma birden son dönemde moda olan ucuz et döner satan firmaların durumu geldi. Ankara'da bilindik güzel bir dönercide bir porsiyon (sanırım yaklaşık 100 gram) dönerin fiyatı 30-TL. Siz de hadi 20-25 liraya yemiş olun. Peki son dönemde birden çoğalan ucuz et dönerciler aynı porsiyon et döneri nasıl 8-10 liraya verebiliyor? 

Yurt dışından sahte sağlık belgeleri ile yurdumuza sokulan etler bu firmalar aracılığı ile alınıp satılıyor olabilir mi? Dana eti yerine başka bir et kullanıyor olabilirler mi? Yada belki biraz abartı olacak ama acaba bu yenilen şeyin içinde et var mıdır?

Şimdi; adamın 200 tane şubesi var sürümden kazanıyor diyenleriniz olacaktır ama sadece 200 şubesi olan firma ucuza satmıyor ki. Bir iki şubesi olan firmalar da ucuz et satmaya başladı, hatta her geçen gün bu şekilde satış yapan yeni bir firma görmeye başladım. Bütün bunlar büyük firmanın piyasada yarattığı rekabetten de diyebilirsiniz ama bilindik eski markalar hala aynı fiyattan satmaya devam ediyorlar. Acaba ucuza döner satan firmaların dönerleri sağlıklı da bu bilindik firmalar mı bizden fazla para alıyorlar?

Kısaca arkadaşlar ucuz döner satan firmaların hepsinin önünde bildiğiniz sıra oluyor, yani dönerin bu kadar sevildiği bir ülkede özellikle ucuz döner furyasının ardından bu sektörün denetimi acaba yeterince yapılıyor mu? Bu firmalar Müslüman mahallesinde salyangoz satıyor olabilirler mi? 

Buradan hareketle gıda satışı yapan firmaların Tarım Gıda İlçe Müdürlüklerinden alması gereken işletme kayıt belgesinin de önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Normalde işletme kayıt belgesi alma prosedürü şöyle işliyor; vergi levhası ile ilçe müdürlüğü'ne başvuruyorsunuz bir hafta sonra hiç bir kontrol vs. olmadan gidip işletme kayıt belgesini alıyorsunuz. Yani bizde belgeler işletmelerin yeterliliklerini veya halk sağlığına uygunluğunu ölçmek amacıyla değil maalesef kurumlara gelir yaratmak adına baştan savma bir şekilde veriliyor. Aynısını iş yeri açma ruhsatı için söylersek sanırım yanlış olmaz. Belge verildikten sonra ise maalesef gıda satışı yapılan yere adeta hiç uğranılmıyor bile. Hal böyle olunca sahte belgeler ile yurda sokulan hasta hayvan etlerinin ucuz döner satan firmalar da satışa sunulmuş olabileceği hissi daha da çok artıyor bende.

Buradan Tarım ve Orman Bakanlığın'dan hareketle bütün kurumlarımıza ve alt birimlerine sesleniyorum. Lütfen özellikle gıda alanında gerekli denetimleri yapın, lütfen alt birimlerinizi vatandaşın sağlıklı beslenebilmeleri için daha çok çalıştırın. Eğer bu ucuz dönerlerde bir numara yok ise doya doya döner yemek istiyorum ben...

27 Temmuz 2019 Cumartesi

Türmob'u İhya Edebiliriz...



2019 yılı üniversiteler için ayrılan bütçe 33 Milyar TL (6 Milyar $)

ABD üniversitelere yapılan bağışlarla biriken fon miktarı 616 Milyar $

2018 Türkiye Gayri Safi Milli Hasılasının %78 ne karşılık geliyor

Yukarıdaki bilgiler elbette üniversiteler, üniversitelerdeki eğitimin durumu ve bizim olaya bakışımız ile ilgili bir fikir verebilir. Fakat ben size başka bir şey soracağım.

Biliyorsunuz Türmob ve oda yöneticileri her fırsatta nispi aidatlar kaldırıldığı için ekonomik açıdan zor durumda olduklarını dile getirip, üyelerine ücretli eğitimler planlıyor, adaylara da mesleğin gelecekteki durumuna aldırmadan hiç bakmadan gel ne olursan gel, sen de gel diyor ve giriş ücretleri üzerinden ekonomisini düzeltmeye çalışıyor.

Türmob'un ve odaların meslek için çalıştığına inansanız yada bu kurumlarımız üyelerini ve adaylarını birer para toplama aracı olarak görmese mesleğin şimdiki durumu ve geleceği için çalıştığını hissettirse, Amerika'daki gibi %100 vergiden indirme avantajının da eklendiği düşünüldüğünde sizde bu kurumlarımızın gücünü artırmak için bağış yapar mıydınız?

100 bin üyenin her biri yılda sadece 100-TL bağış yapsa 10 milyon liralık bir fon yaratılmış olur.

Değerli yöneticilerimiz gelin meslek için çalışın, bunu bize hissettirin, günü kurtaracak ama günü kurtarırken geleceği karartacak çalışmaları bırakın, mesleğin geleceğini planlayın bizlerde sizi (yani kurumumuzu) ihya edelim. Bu sizin/bizim elimizde yapabiliriz...

Not: Bunu duyunca gözlerinde dolar işareti belirip koltuklarına daha sıkı sarılanlar olabilir artık ona da bir çözüm buluruz inşallah... :))

16 Mayıs 2019 Perşembe

Züğürt Ağa


- İşsizlik 2019 yılı Şubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 376 bin kişi artarak 4 milyon 730 bin kişi oldu. 

- Hazinenin, Merkez Bankasının 40 milyar TL'lik ihtiyat akçesine göz diktiği söyleniyor. Yani düşünün bir baba zar zor kefen parası biriktirmiş ama onun hayırsız oğlu malı mülkü satıp babasından kalan bütün varlığı tükettiği yetmezmiş gibi şimdi birde babasının zar zor biriktirdiği kefen parasına bile göz dikmiş.

Durum gittikçe kötüye gidiyor. Peki ne yapacağız? Elbette içimizi karartmayacağız ama bir şartla. Önce gerçekleri kabul edeceğiz. 

Şu an Züğürt Ağa filmindeki Şener Şen gibiyiz. 9 köyümüz var, marabalarımız var,, ziyafetler gırla. Bir yandan da ambar soyuluyor haberimiz yok. Büyük çoğunluğun aklındaki tek şey kulağının arkasına vura vura; "Ben gari isterem"...

Ağayız paşayız ama ağzımız açlıktan kokuyor, cebimizde altın köstekli saat, parmağımızda kehribar yüzük ama tencerede tavuğun suyunun suyu. 

Zaman ben ağayım paşayım, şöyleydim böyleydim demeyi bırakıp, cilalı çizmeleri çıkarıp ayağımıza terlikleri giyme zamanı, zaman çiğ köfte tepsisini önümüze koyup alnımızın terini akıta akıta çiğ köfte yoğurma zamanı, zaman çiğ köfte tepsisini alıp ayaklarımız patlayana kadar çiğ küfteee diyerek satış yapmaya çalışma zamanı. 

Birilerinin koltuklarında daha fazla oturma çabalarının seyircisi, destekçisi, savunucusu olmak yerine; birbirimize kenetlenmeli, çalışmalı, üretmeli ve bir anımızı bile boşa geçirmemeliyiz. Nasıl olacak deyip ümitsizliğe kapılmayın; merak etmeyin bizi ayağa kaldıracak o kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

19 Mart 2019 Salı

Ücretinizi Alırsanız Karın Kaslarınız Gelişir


Öncelikle bu paylaşımın bir tarafı övme yada diğer tarafı yerme gibi siyasi bir amaç yada mesaj kaygısı taşımadığını özellikle belirtmek istiyorum. 

Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur YAVAŞ verdiği danışmanlık hizmeti için; "Alınmayan paraya fatura kesilmez. VUK 67. maddesi açık" şeklinde bir ifade kullandı. 

Öncelikle canlı yayın heyacanından olacak ki; o madde VUK 67. madde değil, Gelir Vergisi Kanunu 67. madde olacak. Mansur beyin yaşadığı bu sorun yıllardır düzeltilmesini istediğimiz KDV Kanunu ve Gelir Vergisi Kanunu arasındaki uyumsuzluğa güzel bir örnek. 

Alınmayan paraya Gelir Vergisi Kanunu açısından bakıldığında fatura kesilmez ifadesi doğru olabilir ama KDV kanunu açısından durum öyle değil. 

KDV Kanunu'nun "Vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi" başlıklı 10. maddesinde "... malın teslimi veya hizmetin yapılması" durumunda KDV açısından vergiyi doğuran olay meydana gelmiş olur. Yani Mansur bey serbest meslek erbabı olarak bu danışmanlık hizmetini vermiş ise ki verdiğini ifade ediyor; kendisi hakkında KDV yönünden tarhiyat yapılabilir.

Buradan hareketle meslektaşlarımıza seslenmek istiyorum. Değerli meslektaşlarım ücretini almadığınız/alamadığınız müşterilerinizin işini yapmayın. Ekonomik sıkıntılar yaşadığımız şu günlerde daha önceki ödemelerini yıllardır düzenli bir şekilde yapan müşterilerinize destek olmak istemenizi gayet insancıl bir davranış olarak karşılayabilirim ama kötü niyetli ve sizi kullanmaya çalışıp sürekli öteleyenlere asla bu müsamahayı göstermeyin. 

Ücretini alamadığınız müşteriler hem sizin sırtınızda bir kambur hem de yarın bir gün siyasete girmeyi düşünürseniz rakipleriniz tarafından kullanılacak yumuşak karnınız olabilir. Buradan aslında şunu anlıyoruz; ücretlerinizi alırsanız karın kaslarınız gelişir, mekik çekip kendinizi yormanıza gerek kalmaz....

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

27 Şubat 2019 Çarşamba

Çok Yorgunuz Patron...




Yeşil Yol...

Bir çoğunuz bu filmi izlemişsinizdir. Filmin kahramanı John Coffey; kahve gibi okunuyor ama yazılışı farklı. Anımsayabildiniz mi?

John Coffey doğa üstü güçleri olan ve suçsuz yere yargılanan bir hükümlü. Kendisine bahşedilen güç ile hastalıklara, arazlara çare bulabilen, hatta iki küçük kız çocuğunu kanlar içinde görünce onları tekrar hayata döndürebilirim belki diye şifa vermeye çalışırken kanlı ellerini görenlerin cinayeti onun işlediğinin düşünmesine sebep olacak kadar da merhamet sahibi. 

Ve yine; yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yorulan, yanında hiç arkadaşı olmamasından bıkan, insanların birbirine kötü davranmasından ve her gün dünyada hissettiği ve duyduğu acılardan bıkmış, her an için kafasına cam parçaları batıyor gibi hisseden ve bu dev cüssesine rağmen karanlıktan korkacak kadar da masum ve çaresiz birisi. 

Filmde izlediğiniz Jonh Coffey şifalı elleriyle hastayı tutar ve onların hastalıklarını içine çeker. Filmde bu hareketi yaparken hastalıkların küçük sinekler şeklinde hastanın vücudundan John Coffey'nin vücuduna hücum ettiğini ve bu işlem bitince hastanın eski sağlıklı günlerine geri döndüğünü fakat Jonh Coffey'nin bütün hastalıkları içine çektiğinden bitap düştüğünü görebilirsiniz. John Coffey sadece bu hastalıkları içine çektiği için bitap düşmez; dünyadaki kötülükler, insanların birbirine karşı olan kötü davranışları diğer olumsuz durumlarda yormuştur Coffey'i ve filmin sonunda idam edilerek kurtulur belki de bu kirli dünyadan.

Şimdi gelelim bize. Bizlerde aslında şöyle bir baktığınızda John Coffey'e benzemiyor muyuz? Sorunlu, hastalıklı ve arazlı ne varsa üstlenmiyor muyuz yada bir şekilde bunlar bizlerin üzerine yüklenmiyor mu veya şöyle düşünün müşterilerinizin aynı zamanda kötü psikolojilerinin artıklarını da almıyor muyuz bünyemize.

Sonra ne oluyor? Stres, strese bağlı psikolojik sorunlar, damar tıkanıkları, kalp rahatsızlıkları, beyin kanamaları ve bir çoğumuzda henüz tezahür etmemiş bir çok sorun ve bir çok rahatsızlık. Sevdiklerinizin yaptığı en ufak şeylere bile gösterilemeyen tahammülsüzlük, anne babam bana niye kızıyor diyen minik bir kalp.

Hepsi bu mu? Hayır. Sadece üstlenilen bu yükler hasta etmiyor bizleri. Haklarımızı gözetsin diye seçtiğimiz yöneticilerimizin vurduymazlıkları, meslek ve meslektaşı için çalışmalar yapması beklenirken kendi menfaatlerine olan çalışmaların içinde yer almaları daha da kahrediyor aslında bizleri. 

İşte bu yüzden sevgili meslektaşlarım üzerimizdeki bunca yüke rağmen nasıl yapalım diyeceksiniz belki ama duyarlı olmalıyız. Şöyle bir silkelenip üzerimizdeki yüklerden kurtulmaya çalışmalıyız. Seçtiğimiz insanlara hesap sormalı, daha iyilerini göreve getirmeli, gerekirse o görevlere kendimiz gelmeliyiz. 

Çok yorgunuz patron; gereksiz angaryalardan, ne idiği belirsiz işlerden, yönetenlerin hislerimize tercüman olamayışından çok yorulduk.

Bir bir yitip gidiyoruz bu kirli dünyadan... 

Mali Müşavir. Mali müşavir gibi okunuyor ama aslında anlamı çok daha farklı...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

24 Şubat 2019 Pazar

Kahraman Olabilirsin...


Sorunlarımız bir sihirli değneği dokundurarak yada süper güçleri olan bir süper kahraman eliyle düzelmeyecek. 

Mesleğimizin içinde bulunduğu bu mevcut kötü durumda bizlerin gerçek kahramanlara ihtiyacı var ve bu kahramanlardan biri de SEN olabilirsin. Tek yapman gereken mesleğine sahip çıkmak. Belki zenginlerden alıp fakirlere dağıtmayacağız ama;

Meslektaşlarımız üzerinden zenginleşenlerin saltanatına son vermek için, üzerimize yüklenen angaryalardan kurtulabilmek için, daha insanca bir yaşam sürebilmek için, sevdiklerimizin iyi ve kötü günlerinde yanlarında olabilmek için ve en önemlisi masa başında son nefesimizi vermemek için; 

Hepinizi mesleğimize sahip çıkmaya, siyasi ideolojilerinizi bir kenara bırakıp sadece meslek odaklı düşünmeye ve yapılacak mesleki girişimlerde kişisel menfaatleri bir kenara bırakıp en ön sıralarda yer almaya davet ediyorum.

Geleceğe umutla bakan, sorumluluk üstlenip bu mücadelenin içinde yer alacak her birey Robin Hood'dur, Rambo'dur, Köroğlu'dur, Kara Murat'tır, Battal Gazi'dir, Seyit Onbaşıdır, Halide Onbaşıdır, Şerife Bacıdır, Kara Fatma'dır...

Unutma...(!) SENDE bir kahraman olabilirsin...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

Mücbir Sebep İstiyorsan Duyarlı Olmaya Mecbursun



1-) 01 Ekim 2016 tarihinde dönemin Maliye Bakanı Naci AĞBAL'ın da katıldığı Türmob hizmet binası açılışında yine dönemin Türmob başkanı sayın Nail SANLI; konuşmasının büyük bölümünü binanın çatı oluklarını yapan firmadan, inşaata kum taşıyan firmaya varana kadar emeği geçenlere teşekkür etmek için ayırdı. Konuşmasının en duygusal bölümü ise binayı yapmalarına rağmen görev süresi dolduğu için binada oturamamasına içerlediği bölümdü. Nail SANLI konuşmasında 2 dönemden fazla yapılamayan Türmob başkanlığı için Maliye Bakanımızdan 2 dönem yasağının kaldırılması için çalışma yapılmasını istiyordu. Yani 100 bin meslektaş kendisi için talepte bulunulmasını beklerken maalesef Türmob başkanı o koltukta daha çok oturabilmek için yasal bir düzenleme istiyordu.

2-) Konya Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası tarafından Antalya Belek’te 14-17 Ekim 2018 tarihlerinde düzenlenen 18. Anadolu Odaları Eğitim Semineri'nin bir bölümünde Türmob sekreteri Yahya Arıkan odalar ve Türmob'un mali sıkıntılarını ele aldığı konuşmasında nispi aidatlar ile ilgili şöyle diyordu;

“…Üzüldüğüm nokta şu; Parlamentoda oturduk nispi aidatla ilgili sayın bakanı ikna ettik, hatta ücretlerimizden taviz vererek ikna ettik, plan bütçede grupların kararıyla alınan, hükumetinde desteklediği kararlar genelde parlamentoda geri çevrilmez ama maalesef ne olduysa geri çevrildi. “

Yani Türmob sekreteri, Bakan ile meslektaşların sorunlarının çözümü için değil, daha rahat huzur hakkı alabilmek için meslektaşlarının üzerinden pazarlık yapıyordu. Bu pazarlığın ardından nispi aidatlar tekrar gelmedi ama 2019 yılı için yayınlanan asgari ücret tarifesinde bütün işletme defterleri zorunlu olarak defter beyan sistemine geçmişken ve siz bugün DBS denen ucube sistem ile cebelleşirken; tarifedeki; "3.9- E-defter tutacak firmalarda tarifede yer alan ücretlere % 50 ilave edilir." maddesi tarifeden çıkartıldı.

Değerli meslektaşlarım yukarıda yer verdiğim yakın zamanda yaşanmış olan iki olaydan da anlaşılacağı üzere; biz ölmüşüz, hastalanmışız, bir yakınımız vefat etmiş vs. olmuş Türmob'un umurunda bile değil. Onların varsa yoksa tek derdi koltuklarında biraz daha oturmak daha doğrusu daha rahat oturmak. Çünkü bu insanlar istisnasız 30 yıldır başımızdalar.

Peki değerli meslektaşlarım 30 yıldır zorla mı başımızda bu adamlar. Tabi ki hayır. Bunlar kim biliyor musunuz? Bunlar; hani şu seninle aynı siyasi partiden olanlar, hani şu seninle aynı dünya görüşüne sahip olanlar, hani şu senin hemşehrin var ya işte bunlar onlar, hani şu senin Ahmet abin var ya, işte bunlar o Ahmet abinin tavsiye ettiği insanlar, kim bunlar biliyor musun? Hani sen seçim zamanı totonu kaldırıp oy kullanmaya gitmiyorsun ya işte bunlar meydanlara inip yukarıdaki kriterleri kullanarak oy alanlar ama mesleği ve meslektaşı için çalışmak yerine kendi refahları için çalışan büyüklerin.

Biliyorsun yakın zamanda mesleki seçimler yapılacak; umarım bütün bu yaşananları, vefat eden meslektaşlarımızı gözünün önüne getirip en azından oy kullanmaya gidersin. Şimdi mücbir sebebin gelmesi ve meslekteki diğer kazanımların elde edilmesi için bir karar vermen gerekiyor. Hala yıllardır başımızda olmasına rağmen kendi refahından başka bir şey düşünmeyenlere sırf seninle aynı partiden, aynı ideolojiden, aynı ilden, aynı bölgeden, aynı mezhepten vs. diye oy vermeye devam mı edeceksin? Yoksa, meslek için sahaya inmen, çözüm için çalışman daha iyi keşke öyle yapsan ama meslek için çalışacağına inandığın kişilere mi oy vereceksin. Eğer duyarlı olup sahaya inmez bu meslek için kafa yormaz isen, mesleki sorunların çözümü için çabalamaz yada en azından gerçekten çabalayacak olanlara destek vermezsen sırtından zenginleşenlere bir 30 yıl daha vermiş olur ve eşşek gibi çalışmaya devam edip bilgisayarın başında ağlamaya devam edersin.

Şunu unutma; aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır.

Yakın zamanda vefat eden bütün meslektaşlarımıza Allah'tan rahmet yakınlarına da sabırlar diliyorum. Bu dünyada onlara cehennemi yaşattılar, inşallah öbür dünyada mekanları cennet olur...


Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

16 Şubat 2019 Cumartesi

14 Şubat'ta Meslektaşını Sevdiğini Nasıl Hissettirirsin


30.01.2019 tarihinde Ankara SMMM odasında yapılan Danışma Meclisi toplantısındaki konulardan birisi de poşet beyanıydı. Toplantıda poşet beyanının bizim işimiz olmadığı şeklinde ortak bir kanı hakimdi. Fakat kurumsal olarak bu yönde bir açıklama da yapılmadı. Hatta yapılmadığı gibi üstüne bir de geçici vergi için yapılan uzatma talebinde şöyle denildi;

"Ayrıca 15 Şubat'a kadar verilmesi gereken poşet beyannameleri de ayrı bir yük ve yoğunluk getirmektedir. Gelen talepler de dikkate alınarak geçici vergi beyannamesi verme süresinin ertelenmesini..."

Beyannamelerin uzatılması için böyle bir gerekçe öne sürdüğünüzde poşet beyannamelerini göndermeyi kurumsal olarak kabul etmiş görünürsünüz, siz kabul etmeseniz bile bu yazının ardından meslektaşınız bu anlamı çıkarır üstelik kurumsal olarak bunu yapmayalım diye bir açıklama yapmadığınız için de bu anlamı çıkarmakta haklıdır. Keşke poşet beyannamesinin bizim tarafımızdan gönderilmesi gerektiği izlenimi veren bir uzatma talebi yerine daha insani ve günün de anlamına binaen meslektaşlarınızı sevdiğiniz ve düşündüğünüz izlenimi veren bir talepte bulunsaydınız.

Örneğin şöyle;

"... Ayrıca neredeyse her 14 Şubat'ı eşinden, sevgilisinden, çocuklarından ve sevdiklerinden fiziken yada zihnen ayrı geçirmek zorunda kalan meslektaşlarımızın bu güzel günde beyanname telaşı ile uğraşmak yerine sevdikleri ile hoşça vakit geçirebilmesi için geçici vergi beyannamesi verme süresinin ertelenmesini..."

İnanın böyle bir talepte bulunmuş olsaydınız bu çok daha insani ve meslektaşınızı düşündüğünüz hissini veren bir talep olurdu. Ne diyeyim; ertelemesiz, stressiz, poşetsiz ve sevgi dolu günler dilerim...

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir

30.01.2019 Danışma Meclisi Konuşma Metnim


31.12.2018 tarihli resmî gazetede yayımlanan yönetmeliğe göre; Esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı erkek üyelerin aidatı 350-TL olarak belirlenmişken, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı KADIN üyelerin aidatı 256-TL olarak belirlenmiştir. Yanlış anlaşılmasın ben aidatlarda indirim falan istemeyeceğim sadece danışma meclislerinde daha önce söz almamış olanlara buna benzer bir pozitif ayrımcılık yapılmasını rica ediyorum. Çünkü bizler sizleri yıllardır dinliyoruz, yeni fikirlere öncelik vermek faydalı olabilir diye düşünüyorum.

Mesleki gelişmelerin, Türmob sürekli eğitimin ve poşet beyanının değerlendirilmesi gündemiyle toplandık.

23 Haziran 2018 tarihinde sürekli eğitim yönetmeliği yayınlanınca hemen aynı gün inceledim. Yönetmeliği incelediğimde kurulacak eğitim merkezinin mali kaynakları arasında  SMGM'nin faaliyetleri dolayısı ile sağladığı gelirler maddesini görünce odalar da ve Türmob’da nispi aidatın kalkmasından oluşan rahatsızlıkta düşünüldüğünde bu yönetmeliğin Türmob’a ve odalara gelir yaratmak için çıkartıldığı haliyle eğitimlerinde ücretli olacağı izlenimi oluştu bende.

Bu nasıl bir nispi aidatmış ki meslektaşların gelişimize katkı sağlayacak fakat 10 yıldan fazladır Sümen altında duran yönetmeliğin çıkmasına vesile oldu. Şimdilerde mesleki kamuoyunun da baskısı ile bu eğitimlerin ücretsiz olacağı söyleniyor. Bence de eğitimler mutlaka olmalı ama kesinlikle ücretsiz olmalıdır. Meslektaşlarının zorunlu tutulduğu eğitimler üzerinden para kazanmaya çalışmayı ben mesleki kuruluşumuza yakıştıramıyorum. Eğer maddi olarak zor durumdaysak bunu aşmak için başka mali kaynaklar yaratmalıyız.

Her geçen gün mali müşavir sayısında yaşanan artış meslektaşlarımızın uzmanlık alanlarına yönelmesini zorunlu hale getiriyor. Meslektaşlar hedefledikleri uzmanlık alanları ile ilgili olarak ücretli eğitimlere katılarak kendilerini bu alanlarda geliştirebiliyorlar. İşte buradan hareketle Türmob bünyesinde eğitmenlerinin tamamının mali müşavirlerden oluştuğu bir eğitmen kadrosu ile bir eğitim enstitü kurulabilir. Bu eğitim enstitüsü hem ücretsiz eğitimlerin hem de odalara ve Türmoba kaynak yaratacak uzmanlık eğitimlerinin planlaması yapılabilir. Yalnız eğitmenlerin seçilirken liyakatin esas alınmasını unutmayalım. Bu sayede üniversitelerde hep hayalini kurduğumuz sadece Muhasebe ve yan dalları ile ilgili eğitim veren bir fakültenin kurulmasına ve sadece oradan mezun olanların mali müşavir olabileceği bir sisteme de öncülük edilmiş olur.

Denetim ve kontrolleri işi yapana değil bir başkasına yaptırırız bunun amacı kontrolü işi yapan yaparsa hatasını göremeyecek oluşudur. O yüzden kontrollerin başka bir göz tarafından yapılması daha iyi olur. İşte odalar ve Türmobta da aynı durum geçerli bana göre. 30 yıldır aynı insanlar buralarda, üretebildikleri çözümler ortada. Ülke yönetimini var olan kaynakları sattığı ve sıkıntıyı vatandaşın sırtına yüklediği için haklı olarak eleştiren oda ve Türmob yöneticileri mali kaynakları azalınca benzer davranışlar sergileyip, başka başka çözümler bulmak yerine sıkıntıyı meslektaşının sırtına yükleyerek aşmaya çalışıyor. Buna ileride tekrar değineceğim o yüzden müsaadenizle başka bir mesleki gelişmeye geçmek istiyorum. Biliyorsunuz asgari ücret tarifemiz yayınlandı ve gözüme bazı hususlar takıldı.

Tarifeye göre bir anonim şirket kuruluşunda SMMM'nin alacağı ücret 823-TL iken, aynı kuruluş işlemi için YMM'nin alacağı ücret1.243-TL. Yine tarifeye göre birleşme ve bölünme ücreti SMMM için sırasıyla; 1.700-TL ve 2.000-TL olarak belirlenmişken bu ücretler YMM'ler için yine sırasıyla 5.959-TL ve 9.935-TL olarak belirlenmiş durumda. Yeminliler bu işlemleri yaparken bizden farklı ne yapıyorlar? Bu ücret farklılığının sebebi nedir? Tarifedeki takıldığım birinci kısım bu.

Gelelim tarifenin bizler için en önemli kısmına daha doğrusu bir önceki yıla göre yapılmış en önemli değişikliğine. Biliyorsunuz Maliye Bakanlığı yayınlanan taslaklar ile e-defter kapsamındaki mükelleflerin sayısını artırmayı planlıyor.

Yine hepinizin bildiği gibi bu sene işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler zorunlu olarak defter beyan sistemine dahil olmuş durumdalar. 2019 yılından itibaren işletme defterlerinin meşakkati önceki yıllara göre biraz daha fazla olacak haliyle ücreti de ona göre güncellenmeli. 

Geçtiğimiz yıl defter beyan sistemine zorunlu olarak geçen Serbest Meslek Erbabı olan mükelleflerin sözleşmelerini E-Birlik sistemine girdiğinizde ücreti; tarifenin notlar bölümünde yer alan "3.9- E-defter tutacak firmalarda tarifede yer alan ücretlere % 50 ilave edilir." maddesinden hareketle tarifede yer alan ücretin %50 artırılmış hali oluyordu. Bu sene yayınlanan asgari ücret tarifesinde ise ne olduysa bilmiyorum bu maddeyi kaldırmışlar. Yani artık E-defter tutacak firmalarda (ki geçen seneki serbest meslek defterleri için yapılan uygulamayı düşündüğümüzde buna bu seneki işletme defterlerini de katabiliriz.) tarifede yer alan ücretin %50 artırılmış hali uygulanamayacak. Haliyle pratikte e-deftere geçen firmalarda ve zorunlu olarak defter beyan sistemine geçmiş olan firmalarda bir ücret artışından söz etmemiz maalesef mümkün görünmüyor.

Aksine kaybımız şöyle oluyor; Listeye bak.

Peki 3568 sayılı kanunun 46. maddesine göre tarifeyi hazırlamak odaların ve Türmob'un görevi ise neden bu % 50 oranındaki artış maddesi tarifeden çıkarıldı. Yoksa kanundaki yetkisinden hareket ile Maliye Bakanlığı mı yaptı bu değişikliği? Eğer öyle ise bizim yöneticilerimiz bu hak kaybına neden izin verdi? Yöneticilerimiz diyorum sebebi şu;

Konya Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası tarafından Antalya Belek’te yapılan ve 3 gün süren eğitim semirenin bir bölümünde Türmob sekreteri Yahya Arıkan odalar ve Türmobun mali sıkıntılarını ele aldığı konuşmasında nispi aidatlar ile ilgili şöyle diyor;

“…Üzüdüldüğüm nokta şu; Parlamentoda oturduk sayın bakanı ikna ettik bir nispi aidatla ilgili hatta taviz vererek ücretlerle ilgili, plan bütçede grupların kararıyla alınan, hükümetinde desteklediği karar genelde parlamentoda geri çevrilmez ama maalesef ne olduysa geri çevrildi. “

Türmob sekreteri ya da her hangi bir oda başkanı ya da Türmob başkanı bizim gelirlerimiz üzerinden nasıl böyle bir taviz verebilir. Hadi böyle bir şey yapmaya yeltendi bizim yöneticilerimiz buna nasıl izin verebilir. Az önce de söylediğim gibi bir kişi 30 yıldır bu görevlerde olmasına rağmen hala meslektaşlarının sömürülmesi üzerinden başka bir çözüm üretemiyorsa artık yeni fikirlere genç ufuklara yer vermekten başka bir çaremiz kalmamıştır. Belki de 30 yıldır aynı kişiler bu görevlerde oldukları için çözüm üretemiyoruz olamaz mı?

Ve düşünün ki meslektaşlarımız direk ceplerini, kendi geleceklerini ilgilendiren bir konuya kafa yormaları gerekirken; poşetlerden alınan ücretleri ve bunun nasıl beyan edileceğini düşünür haldeler. Buradan halkımızın verdiği genel tepkiyi düşünerek çıkardığım sonuç “Biz galiba küçük kazık sevmiyoruz.”

Çok fazla oldum biliyorum ama son olarak başka bir konuya daha değinmek istiyorum. 19 Ocak 2019 Cumartesi günü odamızda “Dalgalı Piyasalarda Geleceği Öngörme ve Şirket Yönetimi" konulu bir seminer düzenlendi. Öncelikle böyle güzel bir seminer düzenledikleri için başta başkanımız olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ve daha geniş katılımlı olacak şekilde tekrarının yapılmasını talep ediyorum.

Seminerden küçük bir not aktarıp sözü getirmek istediğim yere getireyim. Seminerde en can alıcı noktalardan biri şuydu. Reel piyasanın döviz borcu 210 milyar dolar. Şubat 2018'de 3,70'den aldığı dövizin kuru bugün 5,40. Sadece kur farkından oluşan kambiyo zararı 357 milyar TL. Bu rakam İSO 500'ü oluşturan firmaların 2017 yılında yaptığı toplam karın 3,5 katı.

Yani önümüzdeki günlerde bizleri çok büyük işsizlik rakamları, firma kapanışları ve bunlara benzer sıkıntılı ekonomik durumların beklediği kaçınılmaz bir gerçek. Yani şu anda bile ödemelerin son sıralarında yer meslek camiası sıkıntılı durumların iyice artacağı günlerde ne yapacak çok merak ediyorum. Ben tahsilatı artırmak için müşterilerime bir mesaj gönderdim dedim ki; Muhasebe ücretlerinizi zamanında düzgün bir şekilde ödemeniz yarın ruz-i mahşerde beraat belgelerinizden biri olacaktır. Fakat maalesef çok etkili olmadı.
Seminer öncesi başkanımız açılış konuşmasında o haftanın popüler konusu olan 10 yıl önce 10 yıl sonra şeklinde yapılan paylaşımlara atıfta bulunarak ülkemizin ekonomik verilerindeki 10 yıl öncesi ve 10 yıl sonrası durumunu bizlerle paylaştı. Kendisinin bu paylaşımına katılmak ile birlikte bir başka paylaşımda daha bulunmasını beklerdim. O da meslekte 10 yıl önce 10 yıl sonra. Müsaadenizle bu paylaşımı da buradan ben yapayım.

Meslek mensuplarının sayısı 1990-1991 döneminde 27.115 iken bu sayı, 2004 yılı temmuz ayı sonu itibariyle 64.153’e, 2009 yılı sonu itibariyle 80.256'ya, 2013 yılı sonu itibariyle 92.418’e ulaşmıştır. 2019 yılı itibariyle Türmob'un internet sitesinden aldığım bilgiye göre meslek mensuplarının sayısı 107.320'ye ulaşmıştır. 

Yani özetle son 10 yılda "kısaca" KDV mükellefi olarak adlandıracağım mükellef sayısında % 10 civarında bir artış olmasına rağmen meslek mensubu sayısında 2009 yılına göre son 10 yılda % 33'ten fazla bir artış meydana gelmiş bulunmaktadır.

2019 yılında tüm dünyada beklenen olası küresel kriz ile mükellef sayısında ciddi düşüşler olacağını yada mevcut mükelleflerin meslek mensubuna karşı olan yükümlülüklerini yerine getiremeyecek oluşlarını ve buna rağmen mevcut düzenlemeler ile bu kötü gidişat ortada olsa bile meslek mensubu sayısındaki artışında öncekinin aynı hatta daha hızla artacağını da lütfen aklınızdan çıkarmayın.

Şu anda bile ödeme planlarının sonlarında yer alan muhasebe meslek camiasının dünyada ve ülkemizde yaşanacak yada yaşanması muhtemel bir krizden nasıl etkileneceğinin takdirini sizlere bırakıyorum. Mevcut durumda bile mükellef sayısına oranla ciddi ve plansız bir meslek mensubu artışı varken kriz zamanlarındaki durumu düşünmek bile istemiyorum.

İşte yaşanması muhtemel böyle bir kriz öncesi sayın başkanımızdan mesleğin bu tarafına yönelik de fikirlerini beyan etmesini beklerdim. Bu sıkıntı sadece bizlerin değil avukatların, doktorların vb. de ortak sıkıntısı aslında. Fakat onlarda komşunun avukatı yada komşunun doktoru kavramı bizdekiler kadar yaygın değil. 2016 yılında dönemin sağlık bakanı Mehmet Müezzinoğlu doktor fazlası verecek olunmasından ötürü tıp fakültelerindeki kontenjanların dondurulacağını ifade etmişti. İşte bizde eğer mesleğimizin geleceğine yönelik bu ve buna benzer öngörülerde bulunmayıp buna yönelik hareket etmez isek küresel kriz olmasa bile mesleki bir krizin çıkması kaçınılmazdır. Umarım yöneticilerimiz bizler üzerinden kendi çıkarları için pazarlık ve kulis yapmak yerine, bu kulis ve pazarlıkları mesleği ve meslektaşları için de ve hatta sadece bunun için yapabilirler.

Hasan Volkan ÇEVİK
Mali Müşavir
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...